13 Mayıs 2013 Pazartesi

SEDEF'LE DOĞAL LEZZETLER

Bu sabah ofise geldiğimde güvenlikten hafta sonu adına bir paket bırakıldığını söylediler. 
Digitürk kanallarından Home TV'de yeni başlayacak olan Sedef İybar'a ait Sedefle Doğal lezzetler programının tanıtımı sebebiyle harika bir hediye göndermişler. 



Paketten dikime hazır toprak, fesleğen tohumları ve tohum üzeri için ayrı bir torbada yine toprak çıktı :) 


Fazla çiçekle, ekimle, dikimle alakam olmasa da ara ara heves ediyorum böyle şeylere :)

Daha önce de çalıştığım bir firmanın anneler günü hediyesi olan domateslerimiz ile böylesi keyifli zamanlar geçirmiştik, hatırlamayanlar için yazımız burada.




Tıpkı tarif edildiği gibi dikimini gerçekleştirdik ve Ataşehir manzaralı pencere önümüze yerleştirdik bakalım, sonucu mutlaka paylaşırım :)


Bu vesile ile, Sn. Sedef İybar'a başarılar, kolaylıklar diliyorum...

2 Mayıs 2013 Perşembe

PROFİKİR REKLAM TANITIM ORGANİZASYON VE MÜMESSİLLİK

Zaman zaman ara versem de, seyrek yazsam da bu BLOG olayının bana eklediği çok güzel değerler, hayatıma kazandırdığı çok özel insanlar var. Belki onlarca, yüzlerce hatta bazı blogları (beni değil :) ) okuyan binlerce insan var. Her biri ile tanışma, iletişim kurma imkanınız olmasa da o insanlar sizi takip ediyor, hayatınıza dair detaylar hakkında  fikir sahibi oluyor. Özellikle de benim gibi kişisel blog yazanlar için...
Siz ise o çoğunlukların bir kısmını tanıyorsunuz, tanıdıklarınızın da bir kısmı ile görüşmeye devam ediyorsunuz, vs vs. 

İşte benim de blog dünyası ile tanıdığım, çeşitli aktivitelerde zaman zaman bir araya geldiğim, her sohbet ettiğimde kendimi rahatlamış hissettiğim, sarıldığında sımsıcak sarılan, (ki bu benim için müthiş bir ölçüdür, bu şekilde sarılıp sıcaklığını hissettirebilen 3 özel isim vardır benim için sevgili BİLUN, güzeller güzeli dostum EDİ ve AYŞE'm) kalben, fikren fazlasıyla beğendiğim, girişimci ruhunu, güzel kalbini, güler yüzünü hiç bir şeye değişmeyeceğim dünya tatlısı bir insandan ve attığı yeni adımdan bahsetmek istiyorum. 

Sevgili AYŞE'm girişimci ruhunu, mücadele kadını genlerini bir kez daha konuşturup PROFİKİR'i kurdu.
Ve üstüne basa basa belirteyim ki Web Sayfasına kadar kendi emeği ile kurdu üstelik. 

Her türlü PROMOSYON ÜRÜNLERİ, BASILI MALZEME ÜRETİMİ, TASARIM, SOSYAL MEDYA ve İÇERİK YÖNETİMİ konusunda son derece titizlikle ve güvenle size cevap verebilecek bir ekip ve atom karınca misali çalışkan bir yönetimden bahsediyorum sizlere. Daha fazla bilgi için www.profikir.com.tr

Güzel arkadaşımın kaleminden kısa bir ön bilgi yazsını da ekleyeyim ki daha da bana bir şey sormayın, buyrun işte iş ortada... :)

Merhabalar,
Firmamız PROFİKİR olarak reklam, tanıtım, organizasyon, web ve grafik tasarım, promosyon ve hertürlü basılı malzeme üretim ile tedariği ana başlıkları altında çalışmalarımızı genç ve dinamik ekibimiz ile yürütmekteyiz.  Faaliyet alanlarımızda tam anlamıyla butik hizmet vermekteyiz. Kurumların ihtiyaçlarını, çağın gereksinimleri dorultusunda profesyonel fikirlerimiz ile harmanlayıp şekillendiriyor, en mükemmel sonuç ile siz müşterilerimize sunuyoruz. Detaylı bilgiler için www.profikir.com.tr adresini ziyaret edebilirsiniz. 
Saygılarımla
Ayşen Benhür
Satış ve Pazarlama Müdürü
 
PROFİKİR REKLAM TANITIM
ORGANİZASYON VE MÜMESSİLLİK
Merkez Mh. Çobançeşme Cd. No.5/37
Kağıthane - İstanbul
Tel : 535 989 66 19
e-mail: profikirreklam@gmail.com
           info@profikir.com.tr
 


Canımın içi, güzel arkadaşım, yüreği kocaman dostum, YOLUN AÇIK, KAZANCIN BOL, İŞİN GÜCÜN RAST GİTSİN İNŞALLAH. SENİ SEVİYORUM...


NESFİT BALLI BADEMLİ

Tavsiye kanalı'nın birbirinden güzel kampanyalarından biri sayesinde NESFİT BALLI-BADEMLİ ile tanıştım...

NESFİT ürünlerini, özellikle de Kırmızı meyvelisini çok severek tüketiyordum fakat benim gibi tatlı ile arası hiiç de iyi olmayan biri için içeriğindeki şeker oranı biraz fazla geliyor. Ancak diğer gevrekler gibi sütü gördüğünde hemen hamurlaşmaması, meyvelerinin tadını alabiliyor olmak, vs gibi sebeplerden dolayı seçimim her daim NESTLE NESFİT olmuştur. 


İtiraf etmeliyim ki hem BAL hem de BADEM benim normalde tercih etmediğim, kırk yıl yemesem aramayacağım ürünlerinin başını çektiğinden ilk etapta pek de sıcak yaklaşmadım :) hatta eski şirketime gelen kargoyu gidip teslim almam bile neredeyse 3 haftayı buldu ve bu sebeple kampanyaya rapor yazma tarihini bile geçirdim sanıyorum ama yaz başı yani "otomatikman fazla kilolara müdahale sezonu" tarafımdan açılmış olduğu ve elimdeki NESFİT KIRMIZI MEYVELER paketimin de henüz bitmesi sebebiyle kendisini denemeye karar verdim. Bu kadar geç kaldığım için pişmanım... İçeriğindeki bal oranı hiç de rahatsız edici değil, bademler file kesim ve süper bir görüntü ama yine tatlı oranı yüksek.


Sonuç olarak, NESFİT BALLI-BADEMLİ tarafımızdan denendi, onaylandı ve TAVSİYEMİZDİR efendim :)
 




NOSTALJİ

MİGROS'un Nostalji ambalajlı ürünlerini tesadüfen bir alışverişimiz esnasında gördüm, bazı gerçek dışı ambalajlar yanında beni çocukluğuma götüren ambalajları görünce gözlerim doldu. 

Benim çocuklarım biraz fazla hassas sanırım, özellikle de konu ben olduğumda anında yüzümü okuyor, değişen ruh halimi hemen anlayabiliyorlar. Özellikle paşa bu konuda fazla iyi :) Durumu ilk fark eden o oldu, bende VİTA'nın bir zamanlar KKK 1. Numaralı Dikimevi İşçisi olan babamın sayesinde evimize girişini, TİPİTİP ile yaşadığımız minik mutlulukları, ALO ve OMO'nun hala aklımda kalan "dahiyane" reklamlarını tek tek anlattım. Rabbime bin şükür son derece olgun, düşünceli ve zeki bir oğlum var ki kardeşinin içinde oturduğu alışveriş arabasını da alarak sessizce yanımdan uzaklaştı ve beni çocukluk anılarımı gözümün önüne tek tek seren minyatür MİGROS arabası ile baş başa bıraktı...



Bizim kuşaktan olup da bunları hatırlamayan varmıdır ki? :)








30 Nisan 2013 Salı

SÜT YUMURTA REÇEL


Özellikle yaz geldiğinde fırsat sitelerinden kahvaltı fırsatları satın almaya bayılıyorum, diğer türlü hafta sonu rehavetiyle geç kalkınca bir de üstüne aç aç yol gitmeye üşeniyorum da :) 

Bu senede açılışı "süt yumurta reçel" ile yaptık. Paşa kahvaltıda sızma zeytinyağı, kuru domates, farklı çeşit peynirler gibi değişik alternatifleri sevdiğinden hadi bu sefer Ege kahvaltısı alayım dedim. Bir hafta önce aradığımda rezervasyon için geç kaldığımı öğrendim bu sebeple bu sefer çarşambadan rezervasyon için aradığımda cumartesinin dolu olduğunu öğrendim, yoğunluğa bakarmısınız :) Allahtan pazar için yer buldum yoksa önceden söylemek gafletinde bulunduğum Paşanın dilinden bu sefer kurtulamazdım. :)

Kadıköy, Bahariye, Sanatçılar sokağında bulunan mekan'ı daha önce görmüşlüğüm olduğundan ve kuzuların tramvay ile yolculuk yapmasını da yol planını metro - tramvay olarak planlamıştım ama tramvay saatine denk gelememekten korkuyordum. Allahtan korktuğum başıma gelmedi ve tam metrodan çıktığımız dakikada tramvaya denk geldik. Paşa için incelenesi, Küçükhanım için ise şaşırtıcı ama kısa bir yolculuktan sonra Sanatçılar Sokak'ın başında indik. Her ne kadar sokaktaki farklı el emeği ürünleri dükkanları kapalı olsa da bizimkiler vitrin incelemekten kendini alamadı.

Çok kısa bir beklemeden sonra az önce boşaltılmış ve temizlenmeyi bekleyen masamıza yerleştik ama yoğunluktan servisimizin açılması biraz zaman aldı. Biz de bu zamanı masamızda bize eşlik eden bu zavallıcık ile oyalandık :)





Sonunda benim 2 kişilik diye "orta hallice" şeklinde hayal ettiğim ama bana göre sadece 1 kişiye yetecek kadar olan "azıcık" kahvaltımız servis edildi. Bir sızma zeytinyağı bile olmayan "EGE KAHVALTISI"nın içerik olarak da miktar olarak da yeterli olmadığını düşünmekte haksızmıyım ki acaba ?

Paşaya menüden ek seçmesini söylediğimde tekrarlıyorum ki "EGE KAHVALTISI"na mıhlama/muhlama ekleyeceği hiç aklıma gelmemişti :)


Sonuç olarak, beklentimin altında ama eğlenerek ve keyifle kendimize bu eksikliği hissettirmediğimiz bir kahvaltı organizasyonumuzu daha Kadıköy turu, miss gibi yosun kokusuna çay ekleyerek sonlandırıp saat 15.00'de paşayı dershanesine yetiştirecek şekilde gerçekleştirmiş olduk...

Tavsiye edermiyim ? Belki hafta içi daha sakin bir zamanda denerseniz EVET ama hafta sonu için düşünüyorsanız bir kere daha düşünün derim...




29 Nisan 2013 Pazartesi

23 NİSAN 2013


Yine gecikiyorum yazmakta biliyorum ama bu sefer tamamen unutkanlıktan :) O kadar zaman yok saymışım ki blogumu şimdi hatırlamam zaman alıyor :))

Bizim küçükhanım yine pür neşe ve pek bir telaşla hazırlandı 323 Nisan gösterilerine :) Her sene daha da farkında ve bilinçli oluyor ama onu fark ettim. Birde (çok burçlar ve karakteristik özellikleri konusundan anlamam ama) Kova olmanın verdiği bir starlık durumu var :) Kendini önemsiyor, kişiliğini konuşturuyor ve ön planda olmayı seviyor. Arkadaşları ile oynarken oyun kuruculuk özelliği olsun, sözünü geçirme durumları olsun, aldığı görevde mutlak başarı beklentisi olsun fazlasıyla gelişmiş durumda. Bu durumdan şikayetçi değilim çok şükür, kadında güçsüz karakter pek de tahammül edebildiğim bir durum değildir, mıymıy hatuna pek tahammül edemiyorum açıkcası :)

Neyse, konuyu dağıtmadan 23 Nisan ile ilgili aklımızda kalanları not düşelim;


Günler öncesinden başlayan provalar, evde tekrarlar, çalışmalar derken küçük hanım ve arkadaşları sıkı hazırlandılar o güne. Şeker folklor hocamızın da etkisi büyük tabiiki, kızım öğretmenini çok sevdi. Yok canım, kalderaya artı rol vermesi, halkanın ortasında kalça kıvırmasını istemesi hiiç de sebep değil buna :P


Gösteri okulumuzun bahçesinde oldu, birbirinden farklı kareografiler hazırlayan onlarca meleği izledikten sonra bizimkilerin halkoyunları gösterisi başladı. davuz - zurna eşliğinde çok da güzel ve neredeyse sıfır hata ile bir kez daha gururumuzu okşadı meleklerimiz. Biz de abisiyle birlikte kah gülerek, kah ağlayarak, kah sinir krizi geçirerek !! (bunun sebebini eklediğim videoyu izlediğinizde daha iyi anlayacaksınız, buraya yazıp tekrar sinirlerimi zıplatmak istemiyorum) izledik ve alkışladık meleğimizi.


Darısı seneye ve daha nice senelere İnşallah :)



11 Nisan 2013 Perşembe

TÜRKMAX-HERŞEY TADINDA

Uzun zamandır etkinlik yazısı yazmamışken nasıl da ilaç gibi geldi bu Mutfak Sohbetleri :)

Çarşamba günü Kardeşliğimden aldığım bir davet üzerine Cuma günü kendimi önce yollarda sonra da Türkmax Stüdyolarında buldum :)

 
Herşey Tadında program çekimleri bittikten hemen sonra ayaküstü mutfak sohbeti şeklinde tadı damağımda kalan, son derece keyifli, samimi ve bol kahkahalı bir organizasyon oldu.

 
Beni tanıyan herkes bilir, bir işin içinde Kardeşliğim (Erdal Erdoğdu) varsa soru sormam, önünü arkasını araştırmam, bilirm ki onun üzerine aldığı iş mutlaka kendi süzgecinden defalarca geçmiştir. O nedenle daha önce Moova projesinde olduğu gibi bu sefer de ilk dakikasından son dakikasına kadar son derece kaliteli, özenli bir organizasyon oldu.

 
Eyüp Şef, Jess, Sena Hanım ve Turhan Bey ve kamera arkası tüm ekip öylesine güleryüzlü ve samimiydiler ki bir süre sonra gülmekten yorulduğumu fark ettim :)

 
Öncelikle Eyüp Şef'in programda yaptığı Erişteli Çorbalarımız (Nam-ı diğer sakalaçarpan :) ) Turhan Bey'in elinden tattık :)
 
 
Sonrasında ise harika bir Peynir Tabağı, Narlı Buğday Salatası, Lokum gibi pişen etlerimiz ve Karidesli Göbek Salatadan tatma fırsatımız oldu.

 
Uzun zamandır görmediğim çok güzel insanları (Ayşenim, İnci Abla, Zerrinim, Erdalım) tekrar görmüş olmak ta ayrıca çoook iyi geldi :)
 
Bir kez daha emeği geçen herkese kocaman Teşekkür...

MORPA YAYINLARI

Çok sevgili bir dostum yaklaşık 10 senedir MORPA YAYINLARI'nın bayiiliğini yapıyor ancak benim bu durumdan haberdar olmam malesef bu sene :)
 
Küçükhanım'ın sesler ile savaşı esnasında kendimize özel şifremiz ile sık sık giriş yaptığımız, destek aldığımız, geniş kütüphanesinden yararlandığım bu MORPA KAMPÜS'ü sizlere de şiddetle tavsiye ediyorum :)


 
Set'i alır almaz "Ergenlik Hakkında" kitabı ile okumaya başladım. Malum benim artık deodorant kullanan, her sabah duş alan, kişisel bakım, kızlar, flörtlerden oluşturduğu gündemini dünyanın merkezi sanan bir oğlum var :)))

2 Nisan 2013 Salı

OKUR YAZARLIĞIMIZ BELGELENDİ ARTIK...

 

Geçen hafta itibariyle ELAT, İNORM, OBÜŞ,... vs vs şeklindeki bilimum anlamsız seslerimizi bitirmiş, son derece "gün vari" bir kutlama ile görmüş olduğunuz janjanlı okuma belgelerimize kavuşmuş, yakamıza en kırmızısından ve de fotoğraflısından kurdelemizi takmış hatta üstüne bir de HATIRA DEFTERİ sahibi olmuş bulunuyoruz.

İşin özeti, postun kısası budur :))



Ve dünyalar güzeli Öğretmenimiz...


Arkadaşlarına canı sıkılan ama kırgınlığını içine atan meleğim :)


Hatıra defterimizin ilk sayfası öğretmenimiz için ayrılıyor :)


27 Mart 2013 Çarşamba

YENİ YOL

 
 
Yeni bir yola çıkıyoruz İNŞALLAH, yeni bir oluşum, yeni bir nefes gibi...

İşimi değiştirdim, sektör artık "sesimiz çıkar" boyutunda YAPI ama iş artık Yönetim'i Asiste değil, bildiğin üretimden satış, bildiğin ahşap mevzuunda ben de varım, bildiğin git-belirle-sat-çık.

Bizde herşey sıralı sistem yürür, hareket alanımızı, ölçümüzü doğal olarak işim belirler. O nedenle yaz sezonu için planladığım tebdili mekan değişikliği, abinin SBS sonucuna göre akışımızı yönlendirme düşünceleri için bu değişim şarttı.

Hakkımızda en hayırlısı olur İNŞALLAH.

14 Mart 2013 Perşembe

PARÇALI OLMA HALİ...

 
 
Annelik zor, yalnız annelik duble zor, her yere yetişmeye çalışma hali ise hem ruhen hem de fiziken yıpratıcı...

Bu durumu her zaman yaşamam, yaşasam da fazla takılmam, beni avucunun içine almasına izin vermem ama çocukların yanında olmak söz konusu olduğunda ve zaman çakışması yaşadığımda ister istemez düşünmek durumunda kalıyorum...
 
Tam tarihler denk gelmedi bu sefer ama hem cuma günü Küçükhanım'ın okuma etkinliğinde yanında olmak hem de paşa'nın Pazartesi günü rol aldığı Tiyatro Gösterisini izlemek için ilk sırada olmak istiyorum ama peşpeşe 2 gün izin alma zorunluluğunun karın ağrısı bu sabahtan itibaren beni ele almış durumda :/

Her ikisi de öğleden sonra saatlerinde, yani yarımşar gün izin durumu söz konusu. Herhangi birinden de faragat etmek istemiyorum çünkü;

* Küçükhanım için okumaya başlamak, 2 gün içerisinde ezberlediği şiirini annesine bakarak okumak, yaş ortalaması 7-8 olan çocuklar için özel günlerinde anne-baba'yı yanıbaşında hissetme güveni, her sabah annesiyle okula gelip giden çocukları göre göre annane-dede ile gidip abi ile dönmek zorunluluğu, böyle özel zamanlarda koşarak anneye sarılmak, vs. durumları çok önemli...

* Paşa bir süredir bu oyun için hazırlanıyor, yaşı gereği hiçbirşeyin önemli olmadığı, dünya benim etrafımda dönüyor, okul, ders, dersane, SBS de ne imiş? ergenliğini dibine kadar yaşadığı zamanlarda önemli bir tiyatro oyununu bu kadar önemsiyor olması, kostümlerinin hazırlanması aşamasında bile kendince (dedesinin imkanlarına baş vurarak :) ) destek olmaya çalışması durumları çok önemli...

Bu şekilde ele alınca her hangi birinin yanında olamama durumu söz konusu gibi değilmiş gibi geliyor, ama ya izin mevzuunda sorun çıkarsa sorunsalı beynimi kemiriyor...

Uzun zamandır bu tür herhangi bir yazı yazmadım, hatıralarımız arasında annenin bunalımları yer almasın diye ama bunlar da bizim gerçeğimiz ve çocuklarım bu sayfaları okuduklarında beni anlayabilecek kadar büyümüş olacaklardır. O nedenle artık bu tür ikilemlerimi, çocuklar ile ilgili her hangi bir karar aşamasında ne gibi duygularla savaştığımı yazmaktan çekinmeyeceğim sanırım.
 
Bu da böyle bir karar'ın ilk yazısı olsun :)
İzin aşaması için ise bana dua edin olur mu? :)

8 Mart 2013 Cuma

"KADINLAR" GÜNÜMÜZ KUTLU OLSUN...

Tüm gün bu sözü tekrarlayacağım sanırım, üstüne de fazla yorum yapmam, çünkü önemlendirdiğimiz tarihleri yine kendi ellerimizle önemsizleştirdiğimizi, basitleştirdiğimizi, çetrefilleştirdiğimizi düşünüyorum...

Ve bu sebeple "YAN GEL YAT OSMAN MODUNDA, ANALIĞINI DUVARA, EŞLİĞİNİ BAHAR'A BIRAKMAYAN, ALIN TERİNİN TADINI BİLEN TÜM KADINLARIMIZIN GÜN'Ü KUTLU OLSUN."


Çok sevdiğim bir arkadaşım mail ile göndermiş aşağıdaki hikayeyi bana. Bin teşekkür kendisine...


Balkonda oturdum, bir sigara yaktım, bir de kahve yanında, aniden hafif bir rüzgar omuzlarıma dokundu. "Ben buradayım, yalnız değilsin" der gibiydi. Ürperdim, titredim biraz, içeri girecektim, vazgeçtim. Madem bu gece rüzgarla yıldızlar yarenim, o zaman sohbet edeceğiz demektir. Yan binada oturan komşular bakıp, kendi kendine konuşan delinin biri zannedecek olsalar da, umurumda değil. Onlar görmese de soframda yel oturuyor benim.
Cebimde o kadar çok hikaye var ki, anlatsam bitmez. Sevdanın yollarını yürümüş, koşmuş, arşınlamış bir kadınım. Virajlarını, yokuşlarını, düzlüklerini ezbere bilirim. Ama hikayelerden daha önemli olan, elimizde kalan yalnızlıktır. İyisi mi, neden yalnız kaldığımı anlatayım:
Bazı kadınlar güçlü olmayı seçer. Seçmemiş ama mecbur kalmış olanlar da aynı özelliklere sahip olurlar ancak onların farkı, ilk buldukları limanda demir atıp diğer tarafa geçebilme potansiyelini içlerinde barındırmalarıdır. Ben limanlara uğramadan, sürekli dalgalarla boğuşup, bir türlü batmayanlardanım.  Parçalanmayayım, su almayayım, batmayayım gibi bir derdim de yok üstelik, sadece olmuyor. Bir yolu, çözümü vardır mutlaka diye giriyorum bütün savaşlara, hepsi bu! Yenildiğim zamanlarda da elimden kılıcımı bırakmayıp, kanayan yaralarıma rağmen, meydanı yürüyerek terk ettiğim için bana, güçlü kadın diyorlar.
Gülümsemelerimin arkasına gizlediğim yenilgilerimi, kimseye göstermeden, ders alınacak olaylar rafına koyuyorum.  Tüm yaralarıma pansuman yapmayı öğrendim. Hayatıma, şöyle bir geçerken uğrayan kimse, yüzümde tebessümden fazlasını göremiyor. Kolay mı duvarların arkasına bakabilmek? Ben her gelenin duvarını aşabiliyor muyum ki? Güzellikleri paylaşmak kolaydır. Arkadaşlar, sevenler tüm mutlu anlarda yanınızda olabilirler. Benim için değerli olan, düştüğümde elimden kaç kişinin tutacağıdır, ona bakarım.
Tüm çukurlardan tek başına çıkabilmeyi öğrenen kadın, kadına özgü o muhteşem zarafeti biraz kaybetmiş olsa da, gerçek bir kadındır. Toprak gibi, deniz gibi durur öyle. Karşındaki adamın bunu anlayabilmesi için, gökyüzü olması, yağmur olması gerekir. Onun da erkekliğini keşfetmiş olması lazımdır. Güçlü bir kadını koluna takabilmek, ona kadınım diyebilmek için, biyolojik olarak erkek olmanın ötesinde bilgeliğe, gerçeği arayan bir merak duygusuna, keşfetme zevkine, sadece bakan değil gören bir göze sahip olması gerekir. Bu tarz adamların da sayısal olarak azlığından yola çıkarsak, söyleyebilirim ki, güçlü kadınlar aşkta mutluluğu zor yakalarlar. Garip bir sızı kalır içlerinde, ruhlarını görebilirseniz ne büyük bir gökkuşağına sahip olduklarını anlarsınız. Ancak kaç kişide o muhteşem, göz alıcı renklere bakabilecek yürek vardır  ki? O yüzden, benim gibi, gecenin bir yarısında, balkonda rüzgarla aşka dair uzun sohbetler yapar güçlü kadınlar. Çünkü güçlü kalplere ödül yalnızlıktır!

6 Mart 2013 Çarşamba

KÜÇÜK HANIM OKULDA 2

Bir zamanlar "Küçük Hanım Okulda" serisine başlamıştık biz değil mi? :)

O zaman ufak ufak eklemeler yapalım da bu güzel ve nadide zamanları unutmayalım.

Her İlkokul 1. sınıf gibi biz de bir "Yerli Malları Haftası" atlattık ki bizim evde etkileri hala sürmektedir :) En basitinden küçük hanım dün akşam yemekte, bundan sonra LCW'den alışveriş yapmak istemediğini, onların türk malı satmadığını söyledi :) İkna edene kadar göbeğim çatladı :)

Bu konuda yazılacak çok birşey de yok aslında, böyle zamanlarda yaptığımız gibi fotoğraf altı notlarına baş vuralım :)



Anneleri de okuldaki gözüm, kulağım, arkadaşım olan cadılar :)


Heyecanla son hazırlıklar tamamlanıyor...


Küçükhanım namı diğer "PORTAKAL" :) 


Bunlar da şiirini okuduktan sonra arkadaşlarına ikram etmek üzere hazırladığımız portakallar. 


Diğer arkadaşları gibi sadece meyvesi ile ilgili dörtlük değil, öğretmeni tarafından hem günün anlamına istinaden hem şiir hem de meyvesi ile ilgili şiir ezberlemekle görevlendirilen küçük kuzu bir ara takılınca... :)


Allahtan hemen hatırladı.


Ve başarılı son :)

İkram zamanı