27 Mart 2010 Cumartesi

EST VE MİM

Artık EST'yi ve kampanyasını bilmeyeniniz kalmadı sanırım değil mi?

Ben kampanyanın son demlerine yetişen şanslılardanım :) Sevgili İLKAY'ın blogunda görmüştüm sanırım. Az önce girdiğimde kampanyanın sonlandığını gördüm. Bir kez buradan TEŞEKKÜR EDERİM EYÜP SABRİ TUNCER :)


Hem limon kokusuna bayılıyor olmamdan hem de şu aralar derin derin nefes çekip ferahlama ihtiyacımdan kaynaklı olsa gerek kendi alışverişimi de hediye setimi de LEMON ağırlıklı seçmişim. Olsun, daha paketi açar açmaz birini anneme kaptırdım zaten :P

Ve hazır bloga vakit ayırmışken sevgili Aysultan'ın pasladığı MİM'i de yerine getirelim. Bu arada hafta sonları İngilizce kursuna başladığımdan da bahsetmemişim sanırım ben size. 4 hafta önce İSMEK'in açtığı Temel İngilizce kursuna başladım. Cumartesi ve pazar günleri 13-16 arası oradayım artık. Çok keyifli gidiyor açıkcası, birazcık da ben hafta içi vakit ayırabilip çalışsam daha keyifli olacak ama, neyse :)

Hem anne, hem öğrenci hem de bir çalışan olarak (şu sıra ara vermiş olabilirim ama bu durum fazla sürmeyecek inşallah !!!) benim çanta içeriklerim farklılık göstermektedir. Bugün elimde olan kursa giderken kullandığım çantam ve fotoğrafdakiler de onun içeriği. Çocuklarla çıktığımda yada işe giderken mutlaka ekleme ve çıkartmalar oluyor haliyle.
1- Face to Face Elementary 2 kitap, NT'den kurs başlamadan 2 hafta önce binbir hevesle aldığım defterim, oğluşuma diye alıp daha sonra da ortak çıktığım İngilize -Türkçe sözlüğümüz.
2- Ayrıldığım şirketin 2010 hediyesi, mini ajandam.
3- Yaz kış vazgeçilmezim, suyum
4- Yine ayrıldığım şirketin hediyesi, jelim.
5- Parfümüm (aslında Wish kullanıyorum ama malesef bitti :/ ) İLKAAAAY acı banaaa :PP
6- İçinde tarak, ped, iğne, iplik, mini diş macunu, diş fırçası, vs gibi angaryaları barındıran çantam.
7- NT'den geçen hafta aldığım ve cüzdanımı rahatlatan mini kartlığım.
8- Mendilim.
9- Kardeşceğizimin hedayesi olan telefonumun kulaklığı (Kendisi fotoğrafta yok)
10- Fotoğraf makinemin kılıfı (kendisi çekim anında elimde olur :P)
11- Miyop astiğmat gözlüğüm :/ (O olmadan tahtayı göremiyorum, böhüüüüü :P)
12- Sevgili papatyamın, uzaklardaki yakınımın ve güzel arkadaşım maviannem'in hediyelerinden oluşan anahtalıklarım.
13- Yine uzaklardaki yakınım'ın hediyesi cüzdanım.
14- Oğluşumun hediyesi bozuk para cüzdanım.
15- Avon yeni seri'den rujum.
16- Fonex el kremim. (Normalde bepanthen kullanırım ama annemin evinde kaldığım ve temizik yaptığımız zaman kremimi evde unuttuğumu fark edince girdiğim ilk markette bunu buldum ve fena da değilmiş hani)
17- Avon çift taraflı ve çooook yumuşak göz kalemim.
18- Yedek tokam.
19- LCW Spor ayakkabılarımın beyaz bağcıklarının yerine kullanmak üzere bugün kurs dönüşü aldığım çingene pembesi (:P) ayakkabı bağcıklarım.
THE END :))
Ben kimseye paslamıyorum çünkü her zamanki gibi en son yazan ben olduğumdan yazmayan kalmamıştır diye düşünüyorum. Ama yazmayıp üzerine alınmak isteyen varsa buyursun :))

23 Mart 2010 Salı



Sevgili Blogger Yazarları "Blogcanlar" 26 Aralık'ta ilkini sevgili blogcanımız,mimarımız "Bir Mimarın Hobisi" Bloğunun yazarı Özgeciğimizin gerçekleştirdiği Blogcanlar Buluşması 1. de konuşup anlaştığımız üzere 2. buluşma için bayrağı teslim ettiği bizler "Ayşen-Benhurum, Hilal-Sağlıklı Mutfak ve Nazan-Volkan-Kaldera" ile beraber hasretle beklenen BAHARA MERHABA temalı ikinci Blogcanlar Buluşması için çalışmalarımızın devam ettiğini bildirmiştik.

Sizlerde biliyorsunuz ki Özgeciğimiz ikinci buluşma için 1 Mayıs'ı öngördüğümüzü açıklamıştı ancak kendisinin iş yoğunluğu ve o tarihte İstabul dışında olması sebebi ile 18 Nisan 2010 Pazar günü olacak şekilde kesinleştiğini ve hepimizin bu tarihte yine hepbirlikte tatlı sohbetler ve kahkahalar eşliğinde eşlerimiz-partnerlerimiz ve yavrularımızın ve hatta Cumartesi çalışanların da aramızda olabileceği, bu sayede bol bol birlikte vakit geçirebileceğimiz bu buluşma için tüm randevularınızı bu tarihe göre organize etmenizi rica ederiz...


Sıcak gelişmeleri sizlerle paylaşmaya devam edeğiz...


Sevgilerimizle
Ayşen - Hilal -Nazan

18 Mart 2010 Perşembe

18-24 MART YAŞLILAR HAFTASI

KARGANIN VERDİĞİ DERS

80'ine merdiven dayamış yaşlı baba ile onu ziyarete gelen -45 yaşında ve saygın bir işi olan- oğlu salonda oturuyorlardı . Hal-hatırdan, çoluk-çocuktan, havadan- sudan sahbet ettikten sonra oğlu susmuş, ayrılmanın sinyalini vermişti. O anda üzerinde oturdukları sedirin yanındaki pencerenin pervazına bir karga kondu.
Yaşlı baba kargaya gülümserek biraz baktıktan sonra oğluna sordu: 'Bu ne oğlum?'
Oğlu şaşkın, cevapladı: 'o bir karga baba.'
Yaşlı baba kargaya biraz daha baktıktan sonra yine sordu: 'Bu ne oğlum?'
Oğlu daha da şaşkın, yine cevapladı: 'Baba, o bir karga'
Karga hâlâ pervazda, komik hareketlerle başını sağa sola çeviriyor, başını yan yatırıyor, havaya bakıyor, sonra başını yine onlara çeviriyordu.
Yaşlı baba üçüncü defa sordu: 'Bu ne?'
Oğlunun şaşkınlığı sabırsızlığa dönmüştü: 'O bir karga baba, üç oldu soruyorsun. Beni işitmiyor musun?'
Yaşlı baba dördüncü defa da sorunca oğlunun sabrı taştı ve sesini yükseltti: 'Baba bunu neden yapıyorsun? Tam dört defadır onun ne olduğunu soruyorsun, sana cevap veriyorum ve sen hâlâ sormaya devam ediyorsun. Sabrımı mı deniyorsun?'
Babası -yüzünde hâlâ bir gülümseme- yerinden kalktı, içeri odaya gitti ve elinde bir defterle döndü. Bu bir hâtıra defteriydi. Oturdu, sayfalarını karıştırdı ve aradığını buldu. Sevgiyle gülümseye devam ederek sayfası açık bir vaziyette defteri oğluna uzattı ve o sayfayı okumasını söyledi.
'Bugün 3 yaşındaki minik yavrumla salondaki sedirde otururken yanıbaşımızdaki pencerenin pervazına bir karga kondu. Oğlum tam 23 defa onun ne olduğunu sordu. 23 soruşunda da ona sevgiyle sarılarak, onun bir karga olduğunu söyledim. Rahatsız olmak mı? Hayır! Onun sorusunu masumca tekrar edişi içimi sevgiyle doldurdu.'
'Rabbin, sadece kendisine kulluk etmenizi, ana-babanıza iyi davranmanızı kesin olarak emretti. Eğer onlardan biri, ya da her ikisi senin yanında ihtiyarlık çağına ulaşırsa, sakın onlara 'öf' bile deme; onları azarlama; onlara tatlı ve güzel söz söyle.' (İsra, 23)

16 Mart 2010 Salı

KIRMIZI KAHVALTI

Çok sevdim bu başlığı, papatya'm öyle demiş. KIRMIZ KAHVALTI :)


Hazır çalışmıyor olmanın nimetlerinden faydalanıp Pazartesi sabahı kahvaltıya Kartal'dan Ümraniyeye gittim :)) Delimiyim ne :P



Ama papatyam çağırmış gidilmezmi?


Güzel kızımla birlikte düştük yollara, orası mı? burası mı? derken sıcacık bir yuvada bulduk kendimizi. Güzel ufaklığım Aysultan, Papatyamın dilinden düşürmediği Zeynep ve dilleri yenilesi Emresi, tanışmaktan pek bir memnun oldugum maharetli hatun Leyya...

Harika bir sofrada, sohbetimiz ile daha bir tatlanmış süper mamalar yedik hatta şiştik :)

Kızlaaaaar en kısa zamanda tekrarlıyoruz tamam mı? :))

NOT : Papatya'm kitap için de ayrıca teşekkür ederim, kızımın arabadaki halina baksana :P


13 Mart 2010 Cumartesi

HALİMİZ EHVALİMİZ

İşten çıkmış olabilirim,
Siz evde oturuyor gibi görünebilirim ama ASLAAAAA :)
Vallahi çalıştığım zamandan daha çok koşturuyorum.
Şimdi birde hafta sonları İngilizce kursum başladı ki, halim tam evlere şenlik :)
Hala evde olmaya alışamadım orası da ayrı konu.
Vallahi PC başına oturup yazı yazamıyorum, blog okuyamıyorum. O kadar yabancı geliyor bana klavye, ekran vs.
Neyse alışacağız artık, görünen o ki bu ay'ı iş arama süreci ile geçireceğiz :/

Bu pastayı kardeşim geldiğinde yapmıştım, bizim ailenin en tatlı canavarı kendisidir de :)
Küçükken hep bir pastanecinin kızını almayı hayal ederdi :D

Pastamızın herhangi bir özelliği yok, iki pandispanya arasına rendelenen elma + armut rendesi ve tarçının dışında bildiğiniz tembel hatun pastası :P Süslemesi için Dr. Oetker Glazür, file badem ve Carrefour'un pasta süsleme malzemeleri reyonunda gördüğümüzde Volkanla yarışına atladığımız frambuazı damla çikolata.

8 Mart 2010 Pazartesi

KURU ÜZMÜLÜ FİLE BADEMLİ KEK

Güzel Papatya'm bana ne zaman gelse eli kolu dolu gelir sağ olsun :)

Beni o kadarda iyi tanıyor ki her getirdiği mutlaka beni deli edebilecek kadar mutluluk verir :)
İşte son güzelliğim de SİLİKON KALIP.


Benim teflon kalıplarım vardı ama silikon kalıpların daha pratik olduğunu duymuş ama henüz almamıştım.

İlk defa bir arkadaşıma ziyarete giderken ofis arkadaşlarının bir çoğu benim de tanıdığım insanlar olduğu için yapıp işyerine götürdüm. Mutfak sorumlusu abladan dilimleyip servis etmesini rica ettik. İlk deneyen olarak kendisinden "harika olmuş"u duyunca bir ohh çektim :)

Çünkü laf aramızda hem kalıbı hem de Dr. Oetker tart jöleyi ilk defa kullanmıştım.

Teşekkür ederim Güzel Kuzum, varlığına her zaman şükrediyorum biliyorsun :)
Bu arada benden ufak bir haber; İşten çıktım, arayış sürecindeyim. Birkaç yer var ama aklıma tam yatanı bulamazsam değerlendirmek üzere kenara koydum. Şu haftayı bir atlatalım da...
En hayırlısını tez zamanda bulabilmek için Dualarınız ihtiyacım var.

4 Mart 2010 Perşembe

KLİP SAATİ

Bu blog'u çocuklarımın anılarını saklaması için açtı isem (!)
bu şarkı mutlaka arşivimizde olmalı.





Çünkü kendisini şu sıralar günde en az 100 defa dinliyoruz/izliyoruz :)

Videoyu göremezseniz, şuraya buyrun.

YA HERŞEYİM YA HİÇİM

Şu sıralar kayıplarda gibiyim değil mi?

Öyle değil işte?

Fiziken hayattayım, yiyorum, içiyorum, geziyorum, çalışıyorum.

Yani yaşıyorum, (!)

Ama ruhum sanki çoktan teslimiyetini yapmış,

Hayat koşturmacasını sonlandırmış gibi,

Tam teşekküllle teslimiyet hali ile,

Ortalarda sürüklenmekte,

İçersinde bulunduğu bedene esir etmiş kendini,

O nereye sürüklerse, diğeri oraya gitmekte...



YA HERŞEYİM YA HİÇİM,


SORMA DÜNYA NE BİÇİM,


BİR KÖR DÜĞÜM Kİ İÇİM,


ÇÖZDÜKÇE DOLANIYOR...


Dinlemek için ŞURAYA...