30 Temmuz 2009 Perşembe

TAVA BÖREĞİ VE HARDALLI PATATES SALATA

Son zamanlarda alışkanlık edindim, işten çıkmadan önce Büyük Kuzum'a günün 10 puanlık uzmanlık sorusunu soruyorum.
Bu akşam ne pişireyim? :))
Ne önerse bir beğenmemezlik, bir "daha yeni yedik" hali söz konusu ama olsun ben istikrarlı bir şekilde soruyorum kuzum da sağ olsun sabırla cevap veriyor. :P
Salı akşamının önerisi Tava böreği, patates salata ve ayrandı.

Ayran yerine çay dedi birileri. Çocuklarda meyvesuyu istediği için el mahkum kabul ettim.
Patates salatasının ise yeşillikli olanından çok sevdik bu hardallı halini.

Tava böreği ise süper ötesiydi.
Hem pratik, hem doyurucu, hem de yaz sıcağında yenmeyen salçalı yemeklere harika bir alternatif. Önerilir...
Bu arada bizim maharetli papatya nekaat dönemini çabuk atlatmış. Baksanıza yeni fırından çıkan peçete halkalarının her biri birbirinden şahane...

29 Temmuz 2009 Çarşamba

ALLAHUMMESALLİALA

Abisinin sünnet mevlüdünde okunan Salavat-ı Şeriflerden sonra Kaldera'm aklına geldikçe söyler oldu ezberlediği o tek cümleyi.

Demiştim ya akşamları bizde pek televizyon izlenmez diye. O nedenle sık sık açıyoruz son ses ilahilerimizi, ezgilerimizi hem dinliyor hem söylüyoruz.

Eğer gündüz ise sorun yok, ama akşam dinliyorsak Kaldera mutlaka odanın ışıklarının kapatılmasını istiyor. Bu nedenle video epey karanlık, üzgünüm...

ŞEYTANIN BACAĞINI KIIIR......

10 marifet'i takip eden ha huyundan ya suyundan... :))

Taşındığım günden beri yatağımızın baş ucunda duran 2 abajurun fazla sade hali canımı sıkıyor ama biraz tembelliğim biçok da beceriksizliğim sebebiyle birşey aklıma gelmiyordu.

Pazar günü temizlik esnasında elime geçen kalın kurdeleden şeritler kesip yapıştırdım, üzerilerini de evde bulunan yeşil pullarla süsledim. Ortalarında kalan boş yerlerede siyah kurdeleler yaptım.

Tabii benim evde silikon yada profesyönel bir yapıştırıcı olmadığı için bunları UHU marifetiyle yaptım.

Şimdilik eski halinden daha iyi görünüyor :)



28 Temmuz 2009 Salı

SONUNDA DENİZ

Cumartesi günü havanın da aşırı sıcak olmasından sebep kendimizi denize attık. Çocuklar serinleri, ben sadece ayaklarımı yaktım, akşam yemeğini açık havada yedik ve sabah 08:00'de çıktığımız evimize gece 11:45'de döndük :))

Önce içecek alışverişimiz için Migros'a uğradık. Kuzum bu sandalyeye bayıldı :) Dönüşte taşıyamayacağım için almadım ama aklımda, mutlaka kuzum'a bu sandalyeyi alacağım :))

Cadı'm sürekli gözümün önünde oynadığı için onu bol bol çekmişim, paşa'm sağ olsun üç dakika yerinde durmadı ki.
O kadar az yemekle bu kadar enerjiyi nasıl sağlıyor bu çocuk şaşıyorum.









Eh bu yorgunluk onlara bir hafta yeter, hafta sonuna Allah Kerim :))


VERDA SHOW İZLİYORUZ :)

Biz akşamları televizyon izlemiyoruz. Ya yemek sonrası yürüyüşe çıkıyoruz, ya mutfakta ertesi günün yemek hazırlıklarını yapıyoruz yada salonda hep birlikte oyun oynuyoruz. Benim mutfakta olduğum zamanlarda çocuklar da Volkan'ın odasında bilgisayar başında oluyorlar.
Pazar akşamı uykusu çoktan başına vurmuş Kaldera'm mutfaktaki son 3-5 dakikalık işimi burnumdan getirdi, ben de yetiş Verdaaaam dedim :)
Sağolsun benim güzel kızım Hızır gibi yetişti valla :) hem işimi bitirdim, hem mutfağımı temizledim, hem de gelip bu güzel videoyu çektim.
Tabii sonra cadıyı yatırmak epey zor oldu ama neyse :)
Sanırım aynı videoyu en az 10-15 defa izledik :) yatağa yattığımda hala kulaklarımda Verda'nın "biliyomusuuuuun" diyen sesi çınlıyordu :)






KİTAP İSTEYEN ? -2-

Oooof dün resmen şiştim.


Yazmak istediklerim vardı, eklemek istediklerim...
Ama pazartesi sabahı sürprizi ile karşılaştım ofise gelir gelmez.
Bir başka masada çalışmam gerekti tüm gün :/
Sinir oldum :))


Neyse, SAVAŞ ÇOCUKLARI ÖKSÜZLER VE YETİMLER kitabını bana yazdığı ilk yorum ile "nln" kazandı :) Anlamdığım kadarı ile de yeni bir blogcu, hem de hamiş :))


Sağlıkla bebeğine (kızına) kavuşmasını diliyorum.


Kitabını kendisine ulaştıracağım ama ben leylası dün yazdığı yorumda mail adresini görünür kılmamak için acele ile adresi kopyaladım (kopyaladım sanıyordum) ve yorumu sildim ama ne oldu? Adres pufffff.....


Yorum yazdım yeniden istedim ama ses çıkmadı, "nln" beni duyuyorsan üç kere tıkla :) Yok yok bana adresini ulaştır :))
Arkadaşlar ben bu işi çok sevdim o nedenle götürebildiğim kadar haftada bir rutine bağlamak istiyorum.


O nedenle bu haftanın kitabını da açıklıyorum.





Yine son derece keyifle okuduğum kitaplarımdan biridir.
Bahsedilen soykırım, bedenen yaşanmış bir savaşın sonucu değildir.
Gerisini yazmıyorum, sürprizi olsun :))





Yöntem yine aynı, 10. yorumun sahibi bana adresini ulaştırdığında kitabını derhal göndereceğim...


Sadece şu var, ilk 10'u sayarken aynı kişiye ait yorumları 1 tane sayacağım ki haksızlık olmasın.



Şimdilik selametle...

24 Temmuz 2009 Cuma

KİTAP İSTEYEN?

Her ne kadar "şu kadarıncı yorumcuya şu hediye" kampanyalarına bayılsam da hep bir geç kalmışlık söz konusu benim bahtsız bünyemde :/

Dur demek geldi içimden bu değişmez kadere :/

Kendi kampanyamı yapmaya karar verdim bu mihval üzre :/

Ayy girişe bak, kafiye yapacağım diye batırdım :PP

İşin özü şudur ki; Elimdeki kitapları sevgili dostlarım ile paylaşmanın taze bir yolu olaraktan BU YAZIYA YORUM YAZAN 10. ZAT-I MUHTEREME ŞU ALTTA GÖRMÜŞ OLDUĞUNUZ KİTAP'I "HEDİYE ETMEK" İSTİYORUM...

* O kitap ki 3 sene evvel tarafımdan 2 defa okunmuştur.

* O kitap ki benden sonra 3 ayrı şahıs tarafından daha okunduktan sonra tarafıma sağ salim ulaştırılmış yegane kitaptır.

* O kitap ki defalarca kızım tarafından planlanan suikast girişimlerinden kurtarılmıştır.
* O kitap ki 15 aydır şirketteki kütüphanemin baş misafiridir.

Şimdiiiii PARMAKLARI GÖREYİM :))

23 Temmuz 2009 Perşembe

AYÇEKİRDEKLİ, KETEN TOHUMLU KURABİYE

Hani VİZONTELE'de bir replik vardı ya;
- Baba baba aküyü çalmışlar,
- Ş....ler aküyü çalmışlar bide kabloları koparmışlar,
- Hadi aküyü çaldınız bari kabloları koparmayaydınız :))
Ban bayılırım ve sık sık da tekrarlarım bu repliği :)


İşte ben de o aküyü çalanlar gibi yaptım,
Hem tarifi hem başlığı çaldım :)
Hadi tarifi çaldım bari başlığı bırakaydım :PP



VİCDAN; banane ohh iyi yaptım, o cadı 2 gündür bana neden küstüğünü söylemeyip kıvrandırırsa ben de böyle yaparım işte, oh olsun :PP
Şu benim kuzularımın en büyüğü varya, hani ennn maharetli olanı (yandım ben :P) :))

İşte onda gördüm dün, keten tohumlu ve ayçekirdekli kurabiye yapmıştı.

Ben de pek beğendim, akşam da aynısını yaptım.

Çok sık dizmediğim için 2 tepsi oldu. Ama akşam fotoğraf makinemi şirketten eve götürmeyi unuttuğum için yaparaken fotoğraflayamadım.
1 Tepsinin yarısı akşam bitti diğer yarısını da eve bıraktım.

2. tepsiyi sabah paketleyip şirkete getirdim.
Hani işportada derler ya "Kapanın elinde kalıyor" diye işte aynen öyle oldu :) Daha yokmu? diye soranları saymıyorum bile :) Son kalan 4 tanenin fotoğrafını çekerken dahi başımda biri bekliyordu :)

Sipariş aldım en kısa zamanda yeniden yapacakmışım :)) Ooooldu :P

Teşekkür ederim büyük kuzuuuum :))

22 Temmuz 2009 Çarşamba

KELİMELER YETMEZ YA HANİ, İŞTE ÖYLE...

Yazının ruhu olmadığına inananlardanım.

Aslında yazıya da b.k atmamak gerek, tamamen benim beceriksizliğim de olabilir.

Sanki hislerimi yazarak anlatamıyormuşum gibi gelir.

Sanki konuşsam ses tonum, vurgularım, yazarken aklıma gelmeyen ama konuşurken gelen sözcükler daha çok işime yararmış,

O an yaşadığım duygu yoğunluğunu hatta gözlerimin nasıl dolduğunu dahi anlatabilirmişim gibi geliyor.

O nedenle TEŞEKKÜR EDERİM, ÇOK BEĞENDİM, SENİ SEVİYORUM'lar yetmez yazarken bana.

Daha çarpıcı kelimeler ararım.

O da gerektiği zamanda bulunmaz.

İşte şu an öyle bir ruh hali ile yazıyorum bu yazıyı.

Doya doya teşekkür etmek,

Senin el emeklerinin benim canlarımı nasıl mutlu edeceğini biliyorum, o nedenle ben o paketleri açtığım an hissedeceğimi bildiğimden bin kat daha fazla mutlu oldum diyebilmek,

Özenine, saygına, düşünceliliğine, zerafetine hayranım diyebilmek,
Sana UZAKLARDAKİ YAKINIM demek ve karşılığında aynı hitap ile karşılanmakdan ne kadar mutlu olduğumu anlatabilmek,
Senelerdir görmediğim kardeşimi, arkadaşımı, canımı bekler gibi gelişini beklediğimi hatırlatmak istiyorum ama ne fayda...
BANA GÖRE YAZININ RUHU YOK.
SANIRIM GELDİĞİNDE DOYA DOYA SARILMAK, DURUP TEKRAR TEKRAR SARILMAK BU İŞE ÇÖZÜM OLABİLİR :))


21 Temmuz 2009 Salı

PIRILTILI MİM

Bir MİM, bir ödül, bir pırıltılar yumağı aldım az önce :))


44 dk önce yazmış benim SÜPÜRGELİ CADI'M...


Bu nedemektir???


BLOG ALEMİNDE BENDEN HIZLI MİM YAZAN YOKTUR (NOKTA) :D





Bu MİM'in bi amacı yok, bir isteği yok.

E hani ben amaç taşımayan MİM yazmıyordum, bunu neden yazdım?

Bu MİM'in değil GÖNDERENİN yeri ÖZEL.

Ondan sebep yazdım.

O benim süpürgelim :)
Uzaklardan derdime derman olanım, tek telefonla çok işler halledenim, bana katlananım :)
Ve en önemlisi de Dünya Güzeli Lilito'mun annesi..
Maharetli arkadaşım...

Ama paslamama geleneğimi bozmuyorum izniyle :) :P

Kızma bana süpürgelim yaa, döncem ben sana :))

ÜŞENİYORUM

Ne gudubet bir yazışmış yahuuuu, dün 16:00 da yazmaya başladım yetişmedi, akşam evden düzenleyeyim dedim araya bir ton şey girdi olmadı, bu sabah girişi 3. kez değişti.
Aaaa başlarım böyle aşkın ızdırabına. Yayınladım gitti.....

Cuma akşamı tantuni (!) yaptık. Tabii en çakmasından :) Ama çocuklar bu şekilde hem ekmek yemiş oluyorlar ki normalde çok zor yediriyorum, hem de et yemeyi semeyen kızım et yemiş oluyor. Hazırlaması ise son derece pratik bir yemek. Yanında da bol köpüklü bir ayran ve salata ile harika bir akşam yemeği.




4 renk tabak ve 4 adet dürülmeyi bekleyen dürüm :P

Yeni evimizde tabaklarımız böyle her biri ayrı renk :) Aht'ım vardı rengarenk bir mutfak istiyordum, işe tabaklardan başladım, sonra da baharatlığımı renk renk yaptım :)

Ve uyku hazırlığı :) Tabii direkli pijamalarımız ile...



Cumartesi sabahı anne için çok geç ama çocuklar için erken olan bir saatte 9:30 da kalktık. Salana sallana hazırladığımız kahvaltı masasından 12:30'da annane telefonu ile zor kalktık :) Ennn misinden bir temizlik yaptık, kapı önü çayına katıldık, annaneye gittik birazda orada sallandık, eve geldik duş aldık, giyindik kınaya gittik, annaneye uğradık bahçe keyfi yaptık, yürüyüe çıktık dondurma keyfi yaptık, günün sonunda uykuya yenik düşen cadıyı bilerek ve isteyerek annaneye misafir bıraktık ve eve geldik yattık :)) Yarın yoğun bir program var ama kuzu dahil değil, hava sıcak, yol uzak, onu perişan edemeyiz...

Pazar sabahı yine erken bir saatte 08:30 da kalktık, kahvaltı, duş ve giyinmenin ardından anne-oğul harika bir güne başladık. İstikamet ALİBEYKÖY :)

Güzergah en süperinden çünkü; EMİNÖNÜ var, annenin ennn sevdiği semt.

Nedeni yok.

Aslında çok.

Ama özel yok.

Ne var?

Mesela Mısır var,

Mesela Turşu ve suyu var,

Mesela bol bol deniz araçları var, (annenin en sevdiği ulaşım araçları olur kendileri)

Mesela gözlemlenebilecek renk renk, çeşit çeşit insan (turist) var,

Mesela bol bol çarşı var,

Mesela balık ekmek var. Hem de kaldırıldıklarında annenin çok çok üzüldüğü Tarihi Teknelerde :)

KARTAL- KADIKÖY arası otobüs ile katedildi. Anne kitap okudu paşa sıkıldı, anne kitabı bıraktı paşa müzik dinlemeye başladı anne sıkıldı :))

EMİNÖNÜ İskelesi önündeki simitçiden 1 martılara 1 volkana diye 2 adet simit alındı. (Volkan sadece bahane, alenen belli ki simitlerin ikisi de martılara :) )



Koştur koştur Vapura...

Hadi hadii diye diye beklendi 4 dk...

Vapur hareket etti ama havada birtek martı yok,

"Neyse" dedi anne "birazdan çıkarlar nasıl olsa"

Çocuk inandımı buna?

Yüzü hiç de inanmışa benzemiyor :/

E biz de şimdilik balıklara atalım simidimizi,

Çocuk sevindi, ohhh...



Çocuk balıklarla oyalanırken bu sefer anne üzüldü :/

Çocukluğundan beri hayran olduğu, son zamanlarda yaşlılık belirtileri her yanından dökülen o muhteşem yapıya asılan bu çirkin ötesi ilan'a üzüldü. Tarihi yapılarımızın değerini bilmeyişimize, değerlerini korumayışımıza, çocuklarımıza BIRAKAMAYACAĞIMIZ bu güzelliklere yapılan bu çirkin saldırılara üzüldü :/

Güzel başlayan gün'e gölge düştü ama çocuk bunu hissetmemeliydi, hissetmedi.

Önce bir martı, sonra üç sonra beş derken artık sayılamayacak kadar çok oldu martılar.

Çocuk, artan sayı oranınca mutlu... :)

EMİNÖNÜ'ne vardık, hızlı adımlarla durakları bulmaya çalışıyor anne ama ne mümkün...

Çocuk bi balık tutan abilere soruyor;

- Abii, kaç balık tuttun?

- 5

- oooo, kaç saatte?

- 2

- Rast gele...

... bi salyangoz avcısı (!) ile konuşuyor,

- Abi bu sabah mı çıkarttın bunları?

- Evet yeğen, daha şimdi geldik. Sen bilirmisin bunları?

- Salyangoz bunlar, ee sen ne yapacaksın bunları ki, böcek değilmi bu?

- Büyük lokantalar yemek yapıyor bundan, onlara satacağım.

- Iyyy, kolay gelsin...

Ve sonunda,

Annenin en sevdiği yer,

Tarihi Eminönü balıkçılarından DENİZ YILDIZI'nın önü.

Ama işin kötüsü ne anne acıkmış daha ne de çocuk.

Akşama kalıyor balık ekmek rüyası, şimdilik turşusuyu yeter bize....

Mola bitti yola devam...

Alibeyköy İmar Bloklarındayız sonunda.

Kalabalık, hoş bir akraba toplantısı ile mübarek Miraç Kandiline denk gelen sünnet mevlüdüne katılıp erken vakit tekrar yola koyuluyoruz.

Öylesine yorulmuşuz ki fotoğraf çekmek aklımıza gelmiyor, e acıkmamışız da.

Yaaa, gitti balık ekmek :/

Bari mısır alalım, listeden bir madde daha eksilsin :)

Anne;

- Böğğ bu mısırlar sütmüş yaaa, off

Çocuk;

- Bulduğuna şükret, bide en büyüğünü seçtik sana. Bu zamanda nereden bulalım tane tane mısırı...

- Hııı, eee, şey, haklısın :))) Off hava hala ne sıcak yahuuu :PP

Anne bir bebek buldu vapurda onunla oynuyor :) Çocuk yine martı derdinde.

Tam tepemizde genç FB'liler, önce pankart astılar vapura sonra mini stadyum muamelesi çektiler.

Veeee Kadıköy sınırları içindeyiz,

Çocuk;

- Anne, söz vermiştin Buz devrine gidecektik ne oldu?

- Oraya son araç az önce kalkmış oğlum, başka sefere inşallah :P

- Anneeeeee :))

- Tamam tamam anladım, ama biliyorsun geçen sefer gittiğimizde AFM'ye 3D gelmemişti. Bu sefer gelmişse girelim söz.

- Olllleeeey, Allahım inşallah gelmiştir, inşallah, inşallahhhh...

- :)))

Maltepe Carrefour AFM'deyiz, saat 18:35

İCE AGE 3 3D gösterim saati 20:00. El mahkum girilecek, çocuk çok mutlu.

Anne babayı aradı, kardeşi annaneden almasını, anne-oğul biraz daha takılacaklarını, başlarının çaresine bakmalarını söyledi. Bu iş de tamam...

Şimdi ne yapmalı? Aaaa çocuk yok.

- Heey çocuk nerdesin?

- Annee hadi kitaplara bakalım...

Annenin canına minnet. Zaten şu sıralar ORAY EĞİN okuyor ve patlamak üzere. Şööyle süper bir alınacaklar listesi çıkartılır bukadar zamanda.

Anne ile çocuk birbirini kaybetti, kaybetmedi de ayrı takılıyorlar.

Çocuk, Çocuk Kitapları bölümünde.

Anne, Çok Satanlar standında.

Bir ara annenin karnı acıkıyor, aaa saat kaç ki?

E maşallah 19:40 olmuş.

Koşar adım çıkılıyor kitapçıdan, en acilinden yemek atıştırılıyor, WC ziyaretleri yapılıyor, mısırlar alınıyor, 3D gözlükler takılıyor ve sonunda koltuklara seriliyorlar. Saat 20:06

Film harika, çocuk keyiften dört köşe. Arada dinazor kafasının gözlerinin önüne kadar gelmesinden irkiliyorsa da anneye çaktırmıyor :)

Film bitti, herkez pür telaş çıkma derdinde. Anne ile oğul kıpırdamıyor, müzik harika :)

Taxiiiii

23:05 Baba ile kız bahçede, komşularla çay faslında,

Katılmamak olmaz, bir bardak, bir bardak daha,

24:02 Uyumak gerek sabah 06:30 da uyanıyor anne

ZzzzzZZZzzzzzzzzzz.......



Ice Age 3 (2009) Trailer #2 (HQ) - Watch more amazing videos here