27 Ekim 2010 Çarşamba

ONE LEVELY BLOG AWARD

Sanırım başlık yeterli :)

Çünkü bu ödülü almayan, yayınlamayan kalmadı sanıyorum.



1. MİM'leri 2. de bu tip şartlı ödülleri sevmiyorum ama onca ara vermemize ramen bizi unutmayan çook sevgili CADIKIZINDIRDIRI'nın hatırına bu seferlik yayınlıyorum çünkü gerçekten hak etti :))


Teşekkür ederim güzel insan :)


Ama deki uyuzluğunu yapmayacakmısın tabiiki yapacağım :P

Kiimselere paslamayacağım mesela :)
(Çaktırma zaten almayan da kalmadı gibi birşey nasıl olsa :) )

20 Ekim 2010 Çarşamba

TAA İZMİTLERDEYİZ

Oyy yazılacak ne çok şey birikmiş yaz yaz bitmiyor yahu :)


Benim blog vasıtasıyla tanıdığım vazgeçilmezlerim vardır, onlardan biri de A.M.İ.N'ciler.
Yani Arzu, Muko, İlkay ve Nazan dörtlüsünün 3 can'ı.
İşte biz bu dörtlü Okullar açılmadan önce Muko'ma gitmeye niyetlendik ama biz AMİN'cilerin en manyakı, aramıza en zor katılanı olaraktan sevgili (!) İlkaycım yine gelemedi. Acısını en kısa zamanda çıkartmak üzere kendisini koyduk bir kenara :P
Ben meleklerimi de alıp sevgili Arzucum ile buluşmak üzere gebze Tren istasyonuna attım kendimi. İzmit'e geçiş biletlerimiz, güzel kızım esram, yakışıklı oğluş Alperenim ve Allah razı olsun her buluşmamızda gönüllü şöförlüğümüzü yapan değerli abim eşi ile birlikte istasyonda bizi bekleyen Arzu'm ile paşalarımız Alperen ve Volkan'ı Arzu'mun eşine emanet edip biz 3,5 hatun olarak yola devam ettik :)
Sıkış tepiş bir yolculuktan sonra yine istasyonda Muko'm ve İzmit bölgesindeki gönüllü şöförümüz :P sevgili eşi tarafından karşılanıp eve attık kendimizi :)

Düşünceli Arzu'mun almış olduğu pasta ile önce ayak üstü Muko'mun geçmiş doğumgünüsünü kutlayıp bu tablo misali masaya kurulduk :)

Bol kahkaha, sohbet, muhabbet arasında ne kadar çok yediğimizi farketmemiz için masadan kalkmamız gerekmiş ki ben bunu en acı şekilde öğrendim. Masadan kalkmak ne kelime hareket edemiyordum :) "Ay yok tatlıya yer kalmadı biraz spor şart" deyip kendimi pc başına attım :P

Şeytan işte bula bula gelip beni dürtmüş :)

Şöylesine bir bakınayım diye face'i açtığımda üçümüzün de şu ekranda görmüş olduğunuz fotoğrafa etiketlenmiş olduğumuzu gördüm. "Kızlaaaar, gelin gelin, bizim manyak yine yapmış yapacağını" diye seslenmemle kızların kimden bahsettiğimi anlaması bir oldu tabii :) Geçen sefer de ne yaptığını malum şuradan okumuştunuz :)

Aklı fikri bizimle olsa da bedenen yanımızda olamayan bu deli hatun için el açıp bir dahaki sefere yanımızda olması için dua etmekten başka çaremiz kalmamıştı ve biz de öyle yaptık :P Bakmayın kıkırdadığıma bu Muko delisi zorla el açtırdı bana, yoksa manyakcım olmuş olmamış pek de umrumda değildir hani :P o kadar çok severim kendisini :D

Güldük, dua ettik, yediklerimizi erittik, demliği yanmaktan son dakikada kurtarıp yeni çay demledik e o zaman yemeye kaldığımız yerden devam edebiliriz :D

CANLARIM, ALLAHIM YOKLUĞUNUZU GÖSTERMESİN İNŞALLAH

EN KISA ZAMANDA TAM KADRO (!) YENİLEMEK DUASIYLA...

İLAÇ NİYETİNE

Yok yok bu sefer üstünden bir asır geçmeden yazsam iyi olacak.


Malum serde unutkanlık var bir de zaman aşımı olunca unutulmaması gereken o güzelim günleri ayrıntılarıyla hatırlamakta zorlanıyorum zamanla.
Kuzularımı artık dayanamaz biçimde özlemiştim ki güzel Aysultanım "abla cumartesi kahvaltıya bekliyorum" diye msj attı. Mükemmel zamanlama diye buna denir işte :)


Papatyam, aysultanım, güzel menekşem nevv ve gün bitiminde daha önce tanışma fırsatı bulamadığım için üzüldüğüm sevgili mutfak havlusu, kuzularımın oturdukları semtten arkadaşları şerife ve güzel kızı ile harika mamaların masada kendine yer bulmak için savaştığı, sıcacık bir ortamda hem karnımızı hem de ruhumuzu dıyurduk.

Küçük cadının kendi keyfiyle değil benim dürtüklemelerimle uyanmasının verdiği huysuzluğu, son zamanlarda sıkca yaşadığımız "ben büyüğüm küçük değilim" sendromları, "bana gülmeyin" krizleri ablalarının sevgisi, ilgisi karşısında tavan yapsa da kuzularımla olmanın keyfini kaçırabildi mi? Hayır :)

Gönlüme göre eksiklerimiz vardı ama kuzularımı görmek şu yorgun zamanlarıma ilaç gibi geldi ama bana yetmedi. O zaman ne yapmalı? 30 EKİM günü de ben de toplanıp bu ilaçtan bir doz daha almalı :)

Gelmek isteyen, evimizi, gönlümüzü ışıtmak, yüzümüzü güldürmek isteyen herkesi de beklerim, özel davet aramayın :)
TEKRAR TEKRAR ELLERİNE, EMEĞİNE, YÜREĞİNE SAĞLIK GÜZEL KUZU'M :)

1 Ekim 2010 Cuma

UZUN ZAMAN SONRA BİR SES

Ne çok ara verdim ben yine yaa :/

Pek sevgili blogumla aramıza kara kedi mi girdi, soğuk esen rüzgarlar mı değdi, benim tembelliğim tavan mı yaptı bilemeyeceğim :)
Neyse neyse hemen her post'a kendimle savaşarak başlamaktan sıkıldım, zaten kırkyılda bir yazar oldum onu da bu teranelerle doldurmayalım :P
Biz iyiyiz, ufak çaplı gripler dışında sağlıklı da sayılırız, eh az biraz da huzurluyuz, pek çokca mutluyuz şükürler olsun :D
Blogculuğun bana kazandırdığı güzel insanlardan biri, Kelebekgibi Ceyda'm, sıcacık mektubu, birbirinden güzel hediyeleriyle öylesine mutlu etti ki bizi ilk önce ona kocaman bir teşekkür etmem gerek. TEŞEKKÜR EDERİM GÜZEL KUZUM, ALLAHIM İKİ CİHANDA YÜZÜNÜ GÜLDÜRSÜN İNŞALLAH.

Son zamanlardaki en büyük koşturmacamızı, önce oğluşun kaydını adresimizin denk düştüğü 07:20-12:20 saatleri arasında gitmesi gereken okula değil de 08:40-14:40 arası eğitim yapan etütlü okula aldırmak için yaşadık. Her ne kadar dershaneye gidecek ve etüt programından yararlanmayacak olsa da hem giriş-çıkış saatleri hem de eğitim kalitesi sebebiyle bu okul için fazlasıyla ısrarcı oldum. Evet beni fazlasıyla uğraştırdı ama söz konusu eğitim olunca, üzgünüm, korkulmalı benden :)

İkinci koşturmacamızda da kuzenin düğünü içindi. 25-26 eylül günlerini kuaför nöbeti ile düğün-nikah-kına-fotoğrafcı yoğunlu içersinde bitap bir halde geçirdiysem de çok çok güzel ve duygu yoğunluğu içersinde bir yuva daha kuruldu.


Bu arada size anlatmayı unuttuğum bir şey daha var, 12 Ağustos yani paşamın doğum günü Ramazana denk gelince Ramazan ve Bayram'ı ailesiyle geçirmek için Viyanadan gelen dayımız, "Abla iftar'ı Üsküdarda yapalım, sonrasında da Volkan'ın doğumgünü için birşeyler yaparız" dedi.

Biz çocuklar ve annem babamın arabasında, kız kardeşim de eşi ve çocuğuyla erkek kardeşimin arabasında olacak şekilde tam yola çıkmıştık ki, babamın ara sokaklardan birindeki parktan önümüzdeki arabada giden arkadaşlarına el sallamak üzere fırlayan 14-15 yaşlarında bir erkek çocuğuna çarpması ile şok olduk :( Annem şoka girdi, babam onunla ilgilenirken sağ arka koltuktan önce ben indim, 112yi aradım, geç gelebilme ihtimaline karşı oturduğumuz semtte 112'de görevli arkadaşımı arayıp çok acele ambulans yönlendirmesini rica ettim. Etraftan koşup gelen ve yerde yatan çocuğa müdahale etmeye çalışan cahil kalabalığa bu durumda yerde yatan yaralıya sağlık ekiplerinden önce müdahale etmenin, karga tulumba taşımaya kalkmanın zararlı olduğunu anlatmaya çalışırken paralandım, kazayı haber alıp gelen ve daha çocuğunu uzaktan görüp baygınlık geçiren anneyi koşup yere düşmeden tutup komşularına emanet ettim, ailesini bırakıp gitmek istemesede olası linç girişimine karşı babamı gelen ilk ekip otosuna koymaları için polislere teslim ettim vs. derken Allahım düşmanıma bile yaşatmasın diyeceğim dakikalar yaşadık. Yaralanan çocuğun hastaneye, babamın karakola annem ve çocukların eve gönderilmesi ve kaza yeri işlemleri bittikten sonra erkek kardeşimle birlikte hastaneye gittik. Saat 02,30'a kadar tetkikleri süren ve daha sonra taburcu edilen çocuktan aldığımız her güzel haberde binlerce şükür ve dua ile birazcık olsun mutlanıp, en kısa zamanda sağlığına kavuşması için koştururken bir yandan da 58 yaşına kadar 1-2 kez evrak ihtiyaçları dışında doğru düzgün karakol yüzü bile görmemiş babamın sağlığı ve psikolojisi için endişe ediyor, yanında olan eniştemi sık sık arayarak babamdan da haberler almaya çalışıyordum ki 02,50 gibi çocuğun taburcu edileceği haberini aldık. Yüzünde oluşan birkaç yara dışında ciddi bir problem olmadığı kararı ile evinde istirahate gönderildi. 03:00 den sonra başlayan karakol, ifade, çocuk şubede teşhis ve ifadelerden sonra saat 06:30 gibi o kara geceyi sonlandırıp evimize ulaştık. Allahım kimseye yaşatmasın, tekrarından korusun ve Rabbim kimseyi evladıyla imtihan etmesin diye dua ediyoruz aklımıza geldikçe.

Oğluşun doğumgünü böyle kötü bir olayla arada kaynayınca doğumgününü unuttuğumu düşünüp kendince bana kırılan oğluşuma birkaçgün sonra teyzemize iftara giderken yanıma aldığım bu uğurböcüklü pasta ile sürpriz yaptım.

Hem çok şaşırdı hem de mutlu oldu yakışıklı paşam :)

BİR KEZ DAHA İYİKİ DOĞDUN VE İYİKİ BANA EMANETSİN OĞLUM.
SENİ ÇOOOK SEVİYORUM...

ALLAHIM ÖMÜR BOYU MUTLULUK, HUZUR VE SAĞLIKLARINI EKSİK ETMESİN İNŞALLAH...