25 Kasım 2009 Çarşamba

KÜÇÜCÜK ZİYARET KOCAMAN MUTLULUK

Dün bana kuzu'm geldi :)

İşyerime 10 dk'lık mesafede oturuyor ve bu benim için büyük şans :)

Bi alo Papatyoş yanımda :P

Yemek yedik, sohbet ettik, hediyeleştik :) veee sıkı sıkı sarıldık.

Arada bazılarını da online bağlantı ile çatlattık ama :P ne yapalım biz bunu seviyoruz :))

Yine gel güzel kuzu'm, sen hep gel olur mu? :)

18 Kasım 2009 Çarşamba

ÇATI KATI'ndaydık

Uzun zamandır olmadığım kadar yoğun bir hafta geçiriyorum. Cuma akşamı eşimin beni işten alması ile başlayan yoğun dönem hızını yitirmeden devam etmekte, bakalım frene basmayı kim akıl edecek :)
Cuma akşamı işten çıkıp kendimi Kozyatağı Carrefour'a attım zira cumartesi günü yapacağım ziyaretler için hediye alışverişini yine son zamana bırakmıştım. Geçen hafta nişanlanan ama benim Faranjit sebebiyle nişanına gidemediğim kuzen'e, beni üzen bir hastalıktan taze kurtulmuş bir kuzuya ve tanıyalı çok olmamakla birlikte en değerlilerimden olan bir güzel'e çam sakızı çoban armağanı mini minik birşeyler alıp kendimi annemlere attım. Küçük cadının hafta sonu için eve gelmesi gereken giysi ve ıvır zıvırlarını topladım, cadımı giydirdim, daha sonra annemin yarı ev konumundaki çatı katına çıkıp taşınırken ihtiyaç sahibi birilerine verilmek üzere ayırdığım küçülenler-giyilmeyenlerden oluşan bir valiz hazırlayıp onu da arabanın bagajına attıktan sonra kendi evimize geçtim.
Oğluşun hazırlanması, benim duş alıp hazırlanmam, bir gecelik konaklamak için iki meleğime birer boy giysi vs. den oluşan bir çanta hazıralama işleri, evin kontrolü, çıkış derken saat 21:30 gibi artık yoldaydık.
Dikkat ederseniz bunca koşturmaca arasında akşam yemeğinden hiç bahsetmedim :/
Artık öylesine yorulmuştum ki babamız en yakın Pizzacının önünde durmasa sanırım uzunca bir süre daha hatırlayamayacaktım.


Bir kutu çocukların kucağına bir kutu bizim kucağımıza şeklinde paylaştıktan sonra :) hiç duraklamadan kendimizi Altınşehir-Halkalı taraflarına attık. Bizi Teyzem'e bırakan babamız sabah işe gitmesi gerektiği için geri döndü. Geç vakte kadar sohbet muhabet ettikten sonra yatıp ertesi sabah erkenden kalktık. Dayılarıda ziyaret edildikten sonra Avrupa yakasına geçiş amaçlarımızdan ikincisine geldi sıra.

Birkaç aydır yazılarından tanıdığım ama daha ilk yorumda samimiyetine inandığım ve güleryüzünden, sıcaklığından hiç şüphe duymadığım çıtıpıtı bir hanıma gittim :)
Blog vasıtası ile bu güne kadar tesadüfen karşılaşmalar dışında kendim isteyerek görüştüğüm dört kişi volmuştu. Şükürler olsun hiç biri beni yanıltmayan, hiçbiri tek görüşmeden sonra bir daha aramam sormam görüşmem dedirtmeyen insanlardı ve hepsini daha sonra tekrar gördüm :) İLKAY'da benim için öyle biri artık.
İnsan evine girdiğiniz ilk saniyeden son saniyeye kadar sıcacık gülümser mi?
İnsan ilk defa gittiği bir evde bacağını altına alıp oturur mu?
İnsan konuşurken dinlenmediğini farkettiğinde bu kadar güler mi?
İnsan küçücük bir hediyeye bu kadar sevinir mi?
İnsan bukadar sıcak, bu kadar içten sarılır mı?

EVET(miş) Hepsinin cevabını cumartesi günü aldım ben :)

Eve girip montlarımızı çıkarttıktan sonra karşılıklı durup birbirimize baktık, şaşkın mutlu :)
Sonra işte o görmeyi en çok istediğim mekanın içindeydim. Hani çocuklarımıza aldığımız barbie evleri varya işte tıpkı öyle. Her bir köşesi (köşe normalden çok daha fazla bu evde ama ona göre :P ) ayrı bir zevkle döşenmiş şirin ötesi sıcacık bir ev ve içinde çıtıpıtı bir barbie :) Yüzünün güzelliği, minyon tipi, zayıflığı ile ilk gördüğünüzde size gerçekten direk bunu düşündürüyor.

Emin süperdi, şu meşhur Yasin'i tanımak zevkdi :) İLKAY gün boyu "bezelyeler çiğ" türküsü söylese de ben o süper sarmaları, böreği, makarna salatasını ve güzelim tatlıları götürürken kendisini duymadım bile :P :)))

Bu güzel masa, bu harika mamalar benim için hazırlanmış, kim takar bezelyeleri :)
Sohbet, kahkaha, keyif dolu bu gün için, tüm emeğin için, özellikle güler yüzün, samimiyetin ve güvenin (!) için bir kez daha teşekkür ederim cicim.

Emin ve kaldera ilk zamanlar yabancılıktan, sonra da Volkan'ı paylaşamamaktan pek anlaşamamış gibi görünseler de Kalderanın eve dönerken sorduğum soruya verdiği cevap hiçbirşeyin göründüğü gibi olmadığını açıklıyordu.
- Kaldi'm Eminleri bir daha görelim mi?
- Evet anne, ama Emin benim arkadaşım Abimin değil :)))

Bu kadar anlatım yeter, son zamanların en çok yazı içeren postunu yazdım yoruldum, gerisini şirin hatundan okuyun :))

YA AMA YAAA

İki gündür okuduğum bir çok blogcu arkadaşımda hediye etkinliği vs ile ilgili bir yazı gördüm. Ama içlerinde hediyelerinin her birine ayrı ayrı bayıldığım ve katıldığım tek etkinlik bu arkadaşımın.

Fotoğraf açılır açılmaz da başlıktaki tepkiyi verdim (Evet evet İlkay'dan öğreniyorum bunları :P ) :))

Ama baksanıza, her biri birbirinden güzel ve istenesi değilmi yaaa :))

17 Kasım 2009 Salı

deneme

BİR SES VERELİM

Yine ne kaa uzun ara verdim değil mi?

Ama benim suçum yok, hep bu ilhamilerde kabahat.


Bi gidiyorlar sonra buraların yolunu unutuyorlar :)


Şaka bir yana valla bazen öyle bir uzaklaşıyorum, soğuyorum ki blogumdan içimden ne yazmak geliyor ne de sayfayi dahi açmak,

Aslında bu arada o kadar güzel şeyler oluyor, o kadar buraya not düşülesi şeyler yaşıyoruz ki...



Bunlardan biri canımın içi süpürgeli cadımdan gelen siparişlerim mesela.

Üstteki 2 fotoğrafın mankeni (:P) ile alttaki 2 fotoğrafın mankeni birbirinden farklıdır :)
Tamam üstteki benim ama ya alttaki??
Bir sonraki postta :))))

Öncelikle şuradaki pelerinin aynısı, sonra şu elbise, şu broş ve elbisenin içine astar niyetine giyilebilecek saten bir içlik, göğüs altı yüksek bel eteğimle kullanabileceğim bir pantolon askısı, işte bu cicilerin hepsini canım süpürgelim tek tek benim için imal etti yada gidip aldı.

Teşekkür ederim canım iyiki seni tanımışım, iyiki hayatımdasın :)

Tabii tek alışverişi kendime yapmadım :) Hani şurada "bu kıza bir an önce çadır almam gerek" demiştim ya işte o çadırı aldım. Parantez içinde liloşuma da alacağımı yazmıştım ama çadırımızı GG'den aldığım ve gelecek üründen emin olmadan onun siparişini vermek istemedim. Şimdi ben aldım, kurdum ve çok beğendim. Buradan görüp süpürgelim de beğenirse liloşumunki de adresine gidecek :))

Kızım daha görmedi, malum hafta içi annane de kalıyor ama yüksek ihtimalle perşembe akşamı görecek :/ Ama bayılacak buna emidim :)

12 Kasım 2009 Perşembe

ANNE OLMAK VE RÖPORTAJIMIZ

Bu aralar az kelime sarf edip çok iş yapmak felsefesi ile hareket ettiğimizden uzun uzun yazmayacağım.

"anneolmak" ekibinden sevgili Figen hn'a ve tüm üyelerine verdikleri değer için teşekkür ediyorum.

Röportajı okumak için buradan buyrun.



Konumuz "KARDEŞ KISKANÇLIĞI"

10 Kasım 2009 Salı

YORUM-SUZ

ETRAFTA O KADAR ÇOK / BOŞ KONUŞAN VARKEN BENDE SÖZ BİTTİ....




SÖZE NE HACET VARLIĞIN YETER(Dİ) :(

4 Kasım 2009 Çarşamba

4 GÜNÜN SON 2Sİ

Bu sefer az yazı çok fotoğraf :)
Cumartesi o kapalı, kasvetli ve bol yağmurlu hava bizi içine almasın diye kendimizi oyuna verdik.

Ev içine ev kurduk :) Çatısına da abi'yi kondurduk :P

Kalorifer peteği ile koltuk arasındaki boşluğa uzun yer minderini koyan cadı kızım annanesinin şalını da çatı olarak kullanmıştı.

Şal'ı bir türlü yerinde durduramayınca da abisini çatı direği olarak kullanmış :P
(Bu kız'a bir oyun çadırı almanın zamanı gelmiş, anlaşıldı, hatta 2 tane :P biri de liloşuma :))

Ama Anne gelip de abiyi alınca cadı Anne'ye küstü :S

Kızının gönlünü nasıl alacağını iyi bilen Anne (:P) mutfaktan seslenir;
- Kaleraaa'm, sana elmalı tarçınlı kek yapsam elmaları rendelermisin?

Anne cümlesini tamamlamadan Kaldera mutfağa doğru koşmaya başlamıştır bile :)

Tamam işi abartıp yumurtaları çırpma işini de üzerine almış olabilir ama kızımın asli görevi elma rendelemek :)

Ve işin en zekli kısmı :D
Cumartesi akşam üzeri gelen büyük dayı, yenge, anne ve dede ile içilen sıcacık çayın yanında Kaldera eli değmiş miis gibi elmalı tarçınlı kek ile cumartesi günümüzü sonlandırdık.

Pazar sabahı kalabalık bir kahvaltıdan sonra Kardeşimin oğlu, tosunum, paşa'm, tombalak Ardam'ın doğum günü için MC Donaldsdaydık. 15 hatun, yaklaşık 20 melek, işini severek yaptığı belli bir yarı palyaço :) ile çok keyifli 2 saat geçirdik. (Ardoşum palyaçodan korktuğu adamcağız kıyafetin tamamını giyemedi de ondan yarı palyaço :)


Çocuklar birbirinden güzel oyunlar oynadılar, yüzlerini boyattılar, bizler fırsat bulabildiğimizce sohbet ettik, sıcacık kahvelerimizi yudumladık :)


Bu hatunlarının hiç birinin blogumdan haberi olmadığından yüzlerini kapatmamı isteyip istemeyeceklerini soramadım o nedenle hepsi bayan kalp oldular :)

3 Kasım 2009 Salı

4 GÜNÜN İLK 2Sİ

Şükür depresif hallerden arındık, 4 günlük ev tatilini :) harika değerlendirdik.
Mutfakta eğlendik, banyoda eğlendik, bilgisayar başında eğlendik, yetmedi çıktık sokaklarda eğlendik :))
Hepsi iyi hoş da bu aklıevvel anne hepsini nasıl hatırlayıp atlamadan sıralayacak işte orası meçhul :)
Neyse biz çarşambadan başlayalım da arkası gelir inşallah.
Çarşamba günü 12:30'da paydos etmiş olmanın verdiği mutluluk, son dakika öğrendiğimiz bir çıkarılma haberi ile gölgelense de yarım günü kendimize 'çalmanın' hepimize iyi geleceğini bildiğimizden, 2 arkadaşımla birlikte kendimizi ilk önce Yaşar Pide Salonu'na daha sonra da Mado'ya attık.
Benim annem de babam da Samsunludur. Samsunda yediğim Bafra pidesinin tadını İstanbul da hiçbiryerde bulamamış, her seferinde yağının kokusundan, hamurunun ağırlığından şikayet etmiş biri olarak çarşamba günü Üsküdar Doğancılar Parkı Karşısı, Müsahipzade Celal Sahnesi yanında YAŞAR BAFRA PİDE SALONU'nda yediğim Pideden sonra tüm şikayetlerimi geri almış bulunuyorum :) (Yumurtalı olan benim değil tamamen UĞUR'cuğumun zevksizliğidir :P )
Kahvelerimizin tadı sohbetimizle kah şekerlendi, kah buruldu :/

Buruk anlarımızı kurtarması için manzaradan medet umduk ama, o kendi derdindeydi :(

Zira tam bağrında devam eden inşaatın çirkinliği manzarayı çoktan yutmuş, bitirmişti :(

Yağmur 29 Ekim öncesi İstanbul'u tüm pisliklerinde temizlemek istercesine hızlı hızlı yağarken bir arkadaşımızı Beşiktaş motoruna emanet edip diğer arkadaşımla birlikte çocuklarımıza kavuşmak için en yakın duraktan otobüse attık kendimizi.
Perşembe sabahı tüm günü evde geçirmek düşüncesi ile uyandık ama öğleden sonra hepimizin canı sıkıldı.

Bizde önce kendimizce 29 Ekim kutlamalarına katıldık,

daha sonra pişirdiklerimizi de alıp alt kat komşumuz ve yaşları yaşlarımıza, huyları huylarımıza uygun çocukları ile arka bahçemizde çay sefası yapmaya karar verdik. Biz komşumla bahçemizdeki kapalı ........ (kelimeyi bulamadım bulunca düzeltirim :) ) çayımızı içip hazırladığımız atıştırmalıkları tüketirken beyler derin bir sohbete dalmış,

kızlar da büyük bir hararetle tohum toplamaya koyulmuştu :)

Cuma sabahı güzel bir kahvaltıdan sonra Kaldera Hanım'ın özel isteği üzerine,

çocukların vazgeçilmezi hazırlandı (Evet gelin kuzum yine :S ) ve küçük hanım ile birlikte annaneye bırakıldı.

Oğluşum ve küçük kızkardeş ile birlikte Maltepe Carrefourda önce karnımızı doyurduk daha sonra 2 kafadar "Yukarı bak"ı izlemek üzere sinemaya girdiler. Anne ise pazar günü gidilecek doğum günü için hediye araştırmaya ve çocuklara için alışverişe yollandı.

Bu pidenin yukarıda bahsettiğim pide ile yakından uzaktan alakası olmamakla birlikte, çocukların isteği kırılamayarak mecburen alınmış, sırf yanında ikram edilen bool köpüklü ayranın hatırına yenilmiştir :)

Yaklaşık 3,5 - 4 saat kadar süren alışveriş macerasının sonunda annaneye döndüğümüzde bizi büyük kardeş, kardeşin evlendikten sonra izini kaybettiği ancak 5 sene sonra sokakta yürüken çarpışarak yeniden bulduğu çocukluk arkadaşı, miss gibi bir sütlü kahve ve bol anı + kahkaha bekliyordu. Ahh o yorgunluğa nasıl da iyi geldi bir bilseniz :)

Böylece cuma günü de tamamlamış mı oluyoruz :)

E bana mola o zaman.

Bir beyin bu kadara da zorlanmazki canım, yarın birgün hesap soracak valla benden :)