29 Aralık 2010 Çarşamba

SUSTİLO İLE TANIŞMAYA DAVET EDİYORUM...

Beni tanıyan, takip eden arkadaşlarım (ki hala varsa :/ biliyorum vefasız bir blog yazanıyım ben) iyi bilirler ki duyduğum, gördüğüm yeniliklerden bir şekilde etrafımı da haberdar etmeyi severim. Bunu çok zaman blog aracılığıyla yapmasam da mutlaka bir şekilde kendilerine ulaşırım :)

Sustilo da mutlaka tüm çevremle paylaşmam gereken bir güzellikti. Bu nedenle bunu öncelikle blogumda sonra da diğer yollar ile yapmaya karar verdim. hem belki bu vesile ile blogumla aramıza giren kara kedileri de kışkışlamış olurum ki bu da bir taşla iki kuş demektir :)

Sustilo kimdir'i ben kısaca bir anlatayım, yetmezse siz şuradan devamını getirirsiniz :)
Sustilo, Kişiye özel tasarımlar yapan, hatta aklınızdaki modeli sizin için üreten çok özel bir oluşum. sadece giysi değil çanta, aksesuar, takı, ayakkabı gibi çok çeşitli bir yelpazeleri de var.
Bir çok ünlünün tercihi bu güzelliklere ulaşmanın çokkolay bir yolu var, İŞTE KAPI :)
Benden bu kadar, şimdi Sustilo ile tanışma sırası siz de :))





12 Aralık 2010 Pazar

Mutluuuuuuuuuuu Yıllaaaaaaaaaaaaaaarrrr!




Ablaların bitanesi, canım içi Nazan'ım doğum günün kutlu olsun!
Rabbim sağlıklı sıhhatli, huzur ve ferah içinde kuzularınla birlikte güzel yıllar nasip etsin..

Seni çok seviyorummm..

Papatya Kuzun :)

3 Kasım 2010 Çarşamba

KALDİ'NİN YATAK DUALARI

Küçük cadım'a bizimle kaldığı her akşam 2 tane yatak duasını söyletmeden uyutmuyorum, ama annanede kaldığı geceler tekrarlamadığından bazen unutuyor.

Pazar sabahı abinin erkenden dersaneye gitmesini fırsat bilerek, önce uzun süren öpme, koklama, oynaşma faslından sonra "hadi bakalım dualarını ben hatırlatmadan söyle" dedim.

İlkinde sorun yok onu takılmadan hatırlıyor ama ikincisini hatırlaması biraz zor oldu :D

Uykudan yeni uyanmış, en masum, en pasaklı, en cadı, haliyle Kaldera :))

1 Kasım 2010 Pazartesi

29 EKİM

Neyse canım, 5 günlük gecikme benim gibi bir tembel için gayet iyi bir zamanlama sayılır :D

29 Ekim günü küçük cadıyı annaneye bırakıp oğluşla birlikte fener alayına katıldık. Havanın soğuk olması sebebiyle duyurusu yapılan konser iptal edilmiş olsa da, içersindeki bulundukları anlamlı topluluğun ve o önemli günün gururunu yaşamaktan uzak bir takım insancıklar bu özel güne siyaset gölgesi düşürme çabasında girmeyi denemiş olsalar da, bilinçli insanlar tarafından sesi yükseltilen marşlar ile, kortej boyunca tüylerimizi diken diken eden Atatürk'ün kendi sesinden cümleler ile keyifli bir 29 Ekim kutlaması yaşadık bu sene oğluşumla.


Heyecandan, kalabalık içersinde oğluşu kollama çabasından fotoğraf çekmeyi akıl edememişsem de elimizde bu kısa videonun olması bile birşeydir :)

NİCE 29 EKİMLERE, ONURLA, GURURLA...

27 Ekim 2010 Çarşamba

ONE LEVELY BLOG AWARD

Sanırım başlık yeterli :)

Çünkü bu ödülü almayan, yayınlamayan kalmadı sanıyorum.



1. MİM'leri 2. de bu tip şartlı ödülleri sevmiyorum ama onca ara vermemize ramen bizi unutmayan çook sevgili CADIKIZINDIRDIRI'nın hatırına bu seferlik yayınlıyorum çünkü gerçekten hak etti :))


Teşekkür ederim güzel insan :)


Ama deki uyuzluğunu yapmayacakmısın tabiiki yapacağım :P

Kiimselere paslamayacağım mesela :)
(Çaktırma zaten almayan da kalmadı gibi birşey nasıl olsa :) )

20 Ekim 2010 Çarşamba

TAA İZMİTLERDEYİZ

Oyy yazılacak ne çok şey birikmiş yaz yaz bitmiyor yahu :)


Benim blog vasıtasıyla tanıdığım vazgeçilmezlerim vardır, onlardan biri de A.M.İ.N'ciler.
Yani Arzu, Muko, İlkay ve Nazan dörtlüsünün 3 can'ı.
İşte biz bu dörtlü Okullar açılmadan önce Muko'ma gitmeye niyetlendik ama biz AMİN'cilerin en manyakı, aramıza en zor katılanı olaraktan sevgili (!) İlkaycım yine gelemedi. Acısını en kısa zamanda çıkartmak üzere kendisini koyduk bir kenara :P
Ben meleklerimi de alıp sevgili Arzucum ile buluşmak üzere gebze Tren istasyonuna attım kendimi. İzmit'e geçiş biletlerimiz, güzel kızım esram, yakışıklı oğluş Alperenim ve Allah razı olsun her buluşmamızda gönüllü şöförlüğümüzü yapan değerli abim eşi ile birlikte istasyonda bizi bekleyen Arzu'm ile paşalarımız Alperen ve Volkan'ı Arzu'mun eşine emanet edip biz 3,5 hatun olarak yola devam ettik :)
Sıkış tepiş bir yolculuktan sonra yine istasyonda Muko'm ve İzmit bölgesindeki gönüllü şöförümüz :P sevgili eşi tarafından karşılanıp eve attık kendimizi :)

Düşünceli Arzu'mun almış olduğu pasta ile önce ayak üstü Muko'mun geçmiş doğumgünüsünü kutlayıp bu tablo misali masaya kurulduk :)

Bol kahkaha, sohbet, muhabbet arasında ne kadar çok yediğimizi farketmemiz için masadan kalkmamız gerekmiş ki ben bunu en acı şekilde öğrendim. Masadan kalkmak ne kelime hareket edemiyordum :) "Ay yok tatlıya yer kalmadı biraz spor şart" deyip kendimi pc başına attım :P

Şeytan işte bula bula gelip beni dürtmüş :)

Şöylesine bir bakınayım diye face'i açtığımda üçümüzün de şu ekranda görmüş olduğunuz fotoğrafa etiketlenmiş olduğumuzu gördüm. "Kızlaaaar, gelin gelin, bizim manyak yine yapmış yapacağını" diye seslenmemle kızların kimden bahsettiğimi anlaması bir oldu tabii :) Geçen sefer de ne yaptığını malum şuradan okumuştunuz :)

Aklı fikri bizimle olsa da bedenen yanımızda olamayan bu deli hatun için el açıp bir dahaki sefere yanımızda olması için dua etmekten başka çaremiz kalmamıştı ve biz de öyle yaptık :P Bakmayın kıkırdadığıma bu Muko delisi zorla el açtırdı bana, yoksa manyakcım olmuş olmamış pek de umrumda değildir hani :P o kadar çok severim kendisini :D

Güldük, dua ettik, yediklerimizi erittik, demliği yanmaktan son dakikada kurtarıp yeni çay demledik e o zaman yemeye kaldığımız yerden devam edebiliriz :D

CANLARIM, ALLAHIM YOKLUĞUNUZU GÖSTERMESİN İNŞALLAH

EN KISA ZAMANDA TAM KADRO (!) YENİLEMEK DUASIYLA...

İLAÇ NİYETİNE

Yok yok bu sefer üstünden bir asır geçmeden yazsam iyi olacak.


Malum serde unutkanlık var bir de zaman aşımı olunca unutulmaması gereken o güzelim günleri ayrıntılarıyla hatırlamakta zorlanıyorum zamanla.
Kuzularımı artık dayanamaz biçimde özlemiştim ki güzel Aysultanım "abla cumartesi kahvaltıya bekliyorum" diye msj attı. Mükemmel zamanlama diye buna denir işte :)


Papatyam, aysultanım, güzel menekşem nevv ve gün bitiminde daha önce tanışma fırsatı bulamadığım için üzüldüğüm sevgili mutfak havlusu, kuzularımın oturdukları semtten arkadaşları şerife ve güzel kızı ile harika mamaların masada kendine yer bulmak için savaştığı, sıcacık bir ortamda hem karnımızı hem de ruhumuzu dıyurduk.

Küçük cadının kendi keyfiyle değil benim dürtüklemelerimle uyanmasının verdiği huysuzluğu, son zamanlarda sıkca yaşadığımız "ben büyüğüm küçük değilim" sendromları, "bana gülmeyin" krizleri ablalarının sevgisi, ilgisi karşısında tavan yapsa da kuzularımla olmanın keyfini kaçırabildi mi? Hayır :)

Gönlüme göre eksiklerimiz vardı ama kuzularımı görmek şu yorgun zamanlarıma ilaç gibi geldi ama bana yetmedi. O zaman ne yapmalı? 30 EKİM günü de ben de toplanıp bu ilaçtan bir doz daha almalı :)

Gelmek isteyen, evimizi, gönlümüzü ışıtmak, yüzümüzü güldürmek isteyen herkesi de beklerim, özel davet aramayın :)
TEKRAR TEKRAR ELLERİNE, EMEĞİNE, YÜREĞİNE SAĞLIK GÜZEL KUZU'M :)

1 Ekim 2010 Cuma

UZUN ZAMAN SONRA BİR SES

Ne çok ara verdim ben yine yaa :/

Pek sevgili blogumla aramıza kara kedi mi girdi, soğuk esen rüzgarlar mı değdi, benim tembelliğim tavan mı yaptı bilemeyeceğim :)
Neyse neyse hemen her post'a kendimle savaşarak başlamaktan sıkıldım, zaten kırkyılda bir yazar oldum onu da bu teranelerle doldurmayalım :P
Biz iyiyiz, ufak çaplı gripler dışında sağlıklı da sayılırız, eh az biraz da huzurluyuz, pek çokca mutluyuz şükürler olsun :D
Blogculuğun bana kazandırdığı güzel insanlardan biri, Kelebekgibi Ceyda'm, sıcacık mektubu, birbirinden güzel hediyeleriyle öylesine mutlu etti ki bizi ilk önce ona kocaman bir teşekkür etmem gerek. TEŞEKKÜR EDERİM GÜZEL KUZUM, ALLAHIM İKİ CİHANDA YÜZÜNÜ GÜLDÜRSÜN İNŞALLAH.

Son zamanlardaki en büyük koşturmacamızı, önce oğluşun kaydını adresimizin denk düştüğü 07:20-12:20 saatleri arasında gitmesi gereken okula değil de 08:40-14:40 arası eğitim yapan etütlü okula aldırmak için yaşadık. Her ne kadar dershaneye gidecek ve etüt programından yararlanmayacak olsa da hem giriş-çıkış saatleri hem de eğitim kalitesi sebebiyle bu okul için fazlasıyla ısrarcı oldum. Evet beni fazlasıyla uğraştırdı ama söz konusu eğitim olunca, üzgünüm, korkulmalı benden :)

İkinci koşturmacamızda da kuzenin düğünü içindi. 25-26 eylül günlerini kuaför nöbeti ile düğün-nikah-kına-fotoğrafcı yoğunlu içersinde bitap bir halde geçirdiysem de çok çok güzel ve duygu yoğunluğu içersinde bir yuva daha kuruldu.


Bu arada size anlatmayı unuttuğum bir şey daha var, 12 Ağustos yani paşamın doğum günü Ramazana denk gelince Ramazan ve Bayram'ı ailesiyle geçirmek için Viyanadan gelen dayımız, "Abla iftar'ı Üsküdarda yapalım, sonrasında da Volkan'ın doğumgünü için birşeyler yaparız" dedi.

Biz çocuklar ve annem babamın arabasında, kız kardeşim de eşi ve çocuğuyla erkek kardeşimin arabasında olacak şekilde tam yola çıkmıştık ki, babamın ara sokaklardan birindeki parktan önümüzdeki arabada giden arkadaşlarına el sallamak üzere fırlayan 14-15 yaşlarında bir erkek çocuğuna çarpması ile şok olduk :( Annem şoka girdi, babam onunla ilgilenirken sağ arka koltuktan önce ben indim, 112yi aradım, geç gelebilme ihtimaline karşı oturduğumuz semtte 112'de görevli arkadaşımı arayıp çok acele ambulans yönlendirmesini rica ettim. Etraftan koşup gelen ve yerde yatan çocuğa müdahale etmeye çalışan cahil kalabalığa bu durumda yerde yatan yaralıya sağlık ekiplerinden önce müdahale etmenin, karga tulumba taşımaya kalkmanın zararlı olduğunu anlatmaya çalışırken paralandım, kazayı haber alıp gelen ve daha çocuğunu uzaktan görüp baygınlık geçiren anneyi koşup yere düşmeden tutup komşularına emanet ettim, ailesini bırakıp gitmek istemesede olası linç girişimine karşı babamı gelen ilk ekip otosuna koymaları için polislere teslim ettim vs. derken Allahım düşmanıma bile yaşatmasın diyeceğim dakikalar yaşadık. Yaralanan çocuğun hastaneye, babamın karakola annem ve çocukların eve gönderilmesi ve kaza yeri işlemleri bittikten sonra erkek kardeşimle birlikte hastaneye gittik. Saat 02,30'a kadar tetkikleri süren ve daha sonra taburcu edilen çocuktan aldığımız her güzel haberde binlerce şükür ve dua ile birazcık olsun mutlanıp, en kısa zamanda sağlığına kavuşması için koştururken bir yandan da 58 yaşına kadar 1-2 kez evrak ihtiyaçları dışında doğru düzgün karakol yüzü bile görmemiş babamın sağlığı ve psikolojisi için endişe ediyor, yanında olan eniştemi sık sık arayarak babamdan da haberler almaya çalışıyordum ki 02,50 gibi çocuğun taburcu edileceği haberini aldık. Yüzünde oluşan birkaç yara dışında ciddi bir problem olmadığı kararı ile evinde istirahate gönderildi. 03:00 den sonra başlayan karakol, ifade, çocuk şubede teşhis ve ifadelerden sonra saat 06:30 gibi o kara geceyi sonlandırıp evimize ulaştık. Allahım kimseye yaşatmasın, tekrarından korusun ve Rabbim kimseyi evladıyla imtihan etmesin diye dua ediyoruz aklımıza geldikçe.

Oğluşun doğumgünü böyle kötü bir olayla arada kaynayınca doğumgününü unuttuğumu düşünüp kendince bana kırılan oğluşuma birkaçgün sonra teyzemize iftara giderken yanıma aldığım bu uğurböcüklü pasta ile sürpriz yaptım.

Hem çok şaşırdı hem de mutlu oldu yakışıklı paşam :)

BİR KEZ DAHA İYİKİ DOĞDUN VE İYİKİ BANA EMANETSİN OĞLUM.
SENİ ÇOOOK SEVİYORUM...

ALLAHIM ÖMÜR BOYU MUTLULUK, HUZUR VE SAĞLIKLARINI EKSİK ETMESİN İNŞALLAH...

31 Ağustos 2010 Salı

TEBRİKLER GÜZEL ARKADAŞIM

26 Aralık'da katıldığımız Cevahir buluşmasında tanıdığım, hediyesini aldığım, daha sonra hiç beklemediğim bir zamanda büyük bir hediye gibi hayatıma giren, benden desteğini esirgemeyen, yüzü güzel, kalb, güzel canım arkadaşım Benhurum Ayşen'im LG Life Tastes Good Championship yarışmasında 2. olmuş ve 15 Eylülde Dubai'de yapılacak Grup elemesine sevgili Sağlıklı Mutfak ile birlikte katılmaya hak kazanmış.




Duyduğum an nasıl mutlu oldum, nasıl telefona sarıldım bilmiyorum. Canım'ın tatilde olduğunu bilmiyordum, sıcacık sesini, özlediğim gülüşünü duymak iyi geldi.




BAŞARILAR TÜM KALBİMLE SENİN OLSUN ARKADAŞIM, TEBRİKLER EDİYORUM.




DUBAİ DÖNÜŞÜ KUTLAMA SÖZÜM BAKİ :)

12 Ağustos 2010 Perşembe

İYİKİ DOĞDUN PAŞA'M

CANIMIN İÇİ OĞLUM

İLK GÖZ AĞRIM

NEFES ALMA NEDENİM

YAŞAMA GÜCÜM

MUTLU GÖZ YAŞLARIMIN 1. SEBEBİ

VARLIĞIN(IZ)A HER GÜN BİNLERCE KEZ ŞÜKRETTİĞİM HAYAT BASTONUM

İYİKİ DOĞDUN, İYİKİ VARSIN, VE İYİKİ BENİMLESİN...


RABBİM HER İKİ CİHANDA YÜZÜNÜ NUR,
GÖNLÜNÜ İMAN ATEŞİ İLE DOLDURSUN İNŞALLAH.
DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN...

30 Temmuz 2010 Cuma

ORTAKÖY'DEN

Bir önceki çalıştığım şirketten ayrılmış olsamda, yitirmekten korktuğum güzel arkadaşlıklarıma duyduğum özlemle geçtiğim hafta pazar günü Ortaköy'ün yolunu tuttum. Günün sabahını yakınımda oturduğu halde yoğun çalışma temposundan bir süredir görüşemediğim arkadaşımın kahvaltıya gelmesiyle başlattık. Daha sonra hazırlanma telaşı ve kadıköy yolları. Vapurla beşiktaş ve oradan da Ortaköy...





Güzel arkadaşım bizi yolda karşılayıp evine geçmeden, daha önceden planladığımız gibi Ermeni bir arkadaşı için organize edilen BABY SHOWER'a katılmak üzere ORTAKÖY MERYEMANA ERMENİ KLİSESİ'ne götürdü bizi. Büyük duvarlar içerisindeki labirent şeklindeki yapının içinde bir süre gezindikten sonra organizasyonun yapıldığı bölüme geçtik. Ne kadar sıcak ve samimi karşılansak da misafir olduğumuz için fazla fotoğraf çekmek istemedim.

Ama kiliseden ayrılmadan gezme fırsatı yakaladığımız dua odası boş olduğu için elimden makinemi düşürmedim :)


Dua etme, dilek dileme şekillerimiz farklı olsada, her kapı YARADAN'a çıkar düşüncesiyle farklı dilekler için yanan üç mum bıraktık biz de ardımızda.








Kalderam dahi büyük bir merakla inceledi her objeyi, duvardaki panoları, vs...

Ve işte arkadaşımın, penceresinden zoom yapmadan birebir şu kareyi yakalayabildiğim, küçücük, sıcacık, şirin evindeyiz. kavurucu sıcaktan sonra serin sulara atlamış kadar olduk :)
Dibine vurduğumuz sohbet, kahkaha, anılar ve özlem dolu saatlerin sonunda eve dönme vakti geldi. Önce kısa bir Ortaköy turu ve dondurma keyfinden sonra rüzgarına bayıldığım vapur yolculuğu ve karanlığın belirginleşmesiyle kendimizi attığımız evimiz :)

Birsen yahu; "doğma büyüme İstanbulluyum, defalarca şu Ortaköy'e gelmişliğim vardır, etrafımda binlerce insan kare kare fotoğraf çektirmiştir, nedense bir tek kare fotoğraf çektirmek aklıma gelmedi, çok mu cinsim ben ? " diye sormamdan 15-20 dk sonra boğazın yosun kokusu, dalgaların o vazgeçemediğim sesi, yeşille mavinin en güzel tonlarına dalmışken arkadaşımın habersizce çektiği bu fotoğraf da elimde ORTAKÖY HATIRASI olarak kaldı :)
(Fotoğrafın renkleriyle oynadım mı? EVET Neden? Ben de bilmiyorum :) )

15 Temmuz 2010 Perşembe

MEŞHUR 10 TEMMUZ

Çok sevgili dostlarla Face'de iletişim kurduğumuzdan beri buluşma organizasyonları da orada yapılır oldu. Bizim A M İ N grubu, yani Arzu, Muko, İlkay ve Nazan'dan oluşan dörtlü günleeeer günler öncesinden 10 TEMMUZ günü Gebze'de yani Arzu'mda buluşma kararı aldık. Ne olduysa işte o günden sonra oldu :)

Bu bizim iki sayaç, Muko ve Arzu başladırlar geri sayıma. 10 Temmuz'a 17 gün kaldı, 10 Temmuz'a 10 gün kaldı, 10 Temmuz'a 5 gün kaldı, vs... :D
Sonunda beklenen gün geldi çattı ama İlkay'ım çok mühim bir işi çıktığı için gelemedi, ama aramızadaki varlığını hissettirdi mi? KESİNLİKLE :D


Güne güzel bir kahvaltıyla başlamak istedik ama zaman da kaybetmemeliydik. O nedenle daha önce de bir çok defa gittiğimiz, ama daha kahvaltısını deneme imkanı bulamadığımız bir mekanda süper ötesi bir kahvaltı yaptık. Terasta kahvaltılarımızı beklediğimiz sırada camdan içeri giren minik ziyaretcimiz (bknz:foto :P ) çok acıkmış olan meleklerimi oyaladıktan sonra bizi terk etti.

Yolda miğdesinin bulanmasından şikayet eden meleğim arzu teyzesine ulaştığımızda halsizleşince beni çok korkuttu ama, hafif bir ateşin ardından kısa sürede kendine geldi.


Arzu'm, kalbinin güzelliğini yüzünde taşıyan arkadaşım, harika mamalar hazırlamıştı bizim için.

Canım benim misafirlerini ilk defa ağırlayacağı için günler öncesinden kopyalar toplamaya başlamıştı, hatta bi ara benimle ilgili Papatyam'dan kopya alırken bile gördüm onu :D


Masaya geçmeden önce İlkay'ı aradım,

- "Manyakcım sen yoksun ama ruhun bizimle, 2. tabağımı senin şerefine yiyeceğim :D" dedim :P - "Sen yorma kendini canım, ruhumu gönderdim ben size, postacı kapıyı iki kere çalacak" dedi.

Ben zaten kargo gönderdiğini, o gün elimize ulaşacağını, ama içinden bana birşey çıkmayacağını :P, ben hediyemi buluştuğumuzda alacağımı biliyordum :D

Tam biz ilk çaylarımızın ortasındaydık ve POSTACI KAPIYI İKİ KERE ÇALDI :) valla şaka gibiydi. O saaten sonra ne yemekler vardı bizimkilerin aklında ne de masa :) Şu bizim planlanmayan buluşmada "ahhh bu kırmızı tül nerelerde karşıma çıkacak kimbilir" dediğim güzellik varya, işte o taaa gebzelerde bile buldu beni :D

Kolinin içeriği burada :)


Bol bol fotoğraf çektik, sayılamayacak kadar çok kahkaha attık, nice güzel anıları paylaştık, bilgi transferi yaptık, :) kocaman kocaman sarıldık.

Ve malesef zaman denen şey hiiç gözümüzün yaşına bakmadan aktı gitti, bize de tadı damağımızda bir buluşma, yüreğimizde şimdiden özlem bıraktı.

BLOG DÜNYASININ BANA KAZANDIRDIĞI BİRBİRİNDEN DEĞERLİ 4 İNSAN, SİZİ TAHMİN BİLE EDEMEYECEĞİNİZ KADAR ÇOK SEVİYORUM...