24 Şubat 2010 Çarşamba

ROMANTİK KOMEDİ

Süperdi, keyifliydi, iyi geldi :))

23 Şubat 2010 Salı

BLOGGER BRUNCH

Daha önce CEVAHİR buluşmasında bir araya geldiğim güzel insanlarla yeniden görüşme fırsatı çıktı kızlar :) Bize katılmak isteyen var mı?






İnşallah bir sağlık problemimiz olmadığı sürece biz meleklerimle birlikte orada olacağız :)

Tüm ayrıntılar için celebi74'e alayım sizleri :)

KİNG DÜNYASINA 2. ADIM

Güzel kuzum papatyamın dürtüklemesiyle haberdar olduğum KİNG DÜNYASI'na girişimin ilk adımı olaraktan şu adresin takipçisi oldum, ikinci adımı olan bu post'u yazıyorum, üçüncü adımı olarak şuraya gidip King Ladies Club'a üye olacağım ve dördüncü adım olarak da gerekli tüüüüm bilgilerimi kendileri ile paylaşacağım :)




Bunları neden yapacağım?




Çünkü şu bebek'i İSTİYORUUUUM :))





Ne duruyorsunuz? Siz de yapın :P


18 Şubat 2010 Perşembe

CUMA, ERTESİ VE PAZAR

Evet 17 Şubat meleğimin doğumgünüydü ama bir gece önce arayan dayımız hafta sonu Türkiyeye geleceğinin müjdesini verdi ve kutlamayı onsuz yapmamamızı rica etti. Canımın parçası 3 senedir Viyanada okuyor, 3,5 aydır görmemişiz, deli gibi de özlemişiz kırılır mı? Kırılmaz...

Kırılmaz kırılmasına ama tüm gün "bugün senin doğum günün" diye doldurulan melek akşama pasta beklemez mi? E bekler...


Bu durumda kutlamayı hafta sonuna erteleyen anne minik meleğine de bir "pembe pasta" almadan eve gidemez :)



Önce koştur koştur bir yemek masası alışverişi, sonra tek ayak üzerinde akşam yemeği, peşinden kızkardeşin çürük 2. diş çekimi, oğluşun süt diş çekimi işlemleri için Diş Hekimi ziyareti ve eve varış :/

Yoğun bir hafta ve yoğun bir hafta sonu geçirdim. Cuma günü izinli olup evde 25 kişilik bir hatun grubu ile Cuma Okuması gerçekleştirdik. Annem ve arkadaşları harika bir kuran ziyafeti çektiler bize, ben de onlara pide ziyafeti :)



Varlıklarına her zaman şükrettiğim çok değerli insanlar var hayatımda, onlardan biri de papatyamdır. Bu sayfalarda sık sık adı geçmektedir :) Ama ne zaman bir şey soracak olsam, azıcık içim daralıp bir soluk alacak olsam ya telefonun diğer ucundadır ya yanı başımda. Perşembe günü de yine aynısı oldu. Sevgili Aysultan ve Papatyam'a "kızlar yarın'a ikram edecek tatlı önerin bana" diye yazdım. Sevgili Aysultan dışarıda olduğunda mailimi geç görmüş, papatyam döndü hemen, "abla şekerpare yap" diye.

Bennnnn :)) Hemde bana diyor bunu :)
Dalga geçiyor sandım, "ben senmiyim kızım, kolay birşey söyle" dedim :)

"Abla valla kolay sen bile yapabilirsin" dedi :P

Gaza geldim ya :) eve giderken verdiği listeden eksiklerimi tamamladım ama hala yapacağıma inanmıyorum, 2. bir alternatif düşünüyorum, ezbere bildiğim tatlılardan :)

Malzemeleri aldım eve gittim, annem sordu ne iş diye, "şekerpare yapacakmışım" dedim :) O bile inanmadı, valla böyle şüpheli şüpheli baktı bana :P "Hazır mı alsaydık ki "bile dedi :P Annemin en sevdiği tatlıdır kendileri (ki hatta yediği tek tatlıdır da) ama hep kıvamını tutturmanın zor olduğunu duymuş bu güne kadar da hiç denememiştim, hele ki çoğunluğunu tanımadığım 25 hatun'a ikram etmek...Tam delilik :)

Ama yok aldım ya gazı, kim tutar beni :P Millet akşam yemeği yerken ben mutfakta harıl harıl hamur yoğuruyordum. 3 kaşık bundan, 2 bardak şundan :) ha bu arada hattın diğer ucunda da Papatyam :)) Tarifi verdi de kurtuldu mu sandınız, yok yaa :P Neyse acıdım da işin sonuna kadar esir etmedim onu, sadece 1-2 soru o kadar :)


2 tepsi şekerpare için bunca laf ettim ya yuh bana :)

Neyse işte, peşimde dolaşan 3 küçük pisiciğin sabırsızlanmasına rağmen ağır ağır tatlılarımı pişirdim, şerbetledim, soğuttum ve her zaman damak tadına güvendiğim babamın karşısına dikildim. Kendim yemeye cesaret edemiyorum ama :))


Babamdan onay alınca bu sefer anneme gittim, o da "beklediğimden iyi olmuş, hazır almaktan vaz geçtim tamam :))" dedikten sonra mutfağa bir gittim ki bizim canavarlar tepsinin başında :))


Çok keyifli ve sorunsuz bir cuma, (bol bol da şekerpare tarifi yazarak geçen bir cuma tabii :P)


bol gezmeli epeyce yorulmalı bir cumartesi ve full temizlik bol uyku içerikli bir pazardan sonra işte yine yeniden iş başındayım.

Şu sıralar farklı bir telaş içinde olduğumdan hafta içi mesai saatleri daha bir değerli benim için ama bunu daha sonra yazacağım.


NOT 1: Pek sevgili kardeşceğizim hafta sonu gelme planını bu gün'e alınca kuzumun doğumgünü kutlaması da sarkmış oldu, aman çaktırmayın :) O her günü doğumgünü sanıyor :))


NOT2: Bu eteği ben ördüm :) Annemler bir süredir bende kalıyor ya, akşam yemeği, yemekten sonra kızımı görmek için koştur koştur anneme gitme derdim yok ya, eee boş duranı da Allah sevmez :)


NOT3: Bu üçayaklı şirin şey de perşembe akşamı USB kablo, flash bellek vs almak için girdiğim bir elektronik marketten sepetime düşen, çantamın vazgeçilmezidir :)

16 Şubat 2010 Salı

17 ŞUBAT

17 Şubat


Küçük meleğimin doğduğu gün,


Rabbimin bana 2. mucizesini bahşedişinin yıl dönümü,


Anneliğimin, ikinci defa taçlanışının yıl dönümü,


Küçük meleğimin artık bebeklikten çıkışının yıl dönümü,


Ömrüm oldukça unutamayacağım yegane günlerin en önemlilerinden ikincisi,


Varlığımın sebebi iki can parçamdan ikincisini kollarıma aldığım gün,


Ve daha nice gurur kaynağıma şahitlik eden saatleri bünyesinde barındıran o anlamlı gün.


17 Şubat





Ne şubat, ne mayıs, ne de aralık, ne de herhangi bir ay'ın herhangi bir günü bana 12 Haziran ve 17 Şubatda yaşadığım duyguları yaşatamaz.
Yaşadığımı tekrar tekrar anladığım, yaradılmışlığım kadar anneliğim için de milyonlarca kez şükrettiğim iki gündür o günler.
Bütün kalbimle, dilimin döndüğü sesimin çıktığınca diliyorum rabbimden,
ALLAHIM DİLEYEN İSTEYEN HER KADIN'A EVLAT SAHİBİ OLMAYI NASİP EYLE. (Amin)

15 Şubat 2010 Pazartesi

ISLAK CUMARTESİ, TEMİZ PAZAR

Evet evet aynen başlıktaki cümle gibi, ıslak bir cumartesi ve misss gibi temizlik kokan bir pazardan oluşan hafta sonu tatili (!) yorgunuyum ben :/
Cuma gününden Papatya Kuzumla telefonlaştık (mail ya da SMS de olabilir bilmiyorum, biz telepati de dahil her iletişim yolunu kullandığımız için karıştırıyor olma ihtimalim yüksek :P ) cumartesi sabahı ehliyet sınavına gireceği okulun Pendikte olduğunu, adresi hiç bilmemekle birlikte heyacanlı olduğunu da söyleyince zaten oğluş'u dersaneye götürmek için evden erken çıkacağım için gelinim hanfendiyi (:P) de sınava gireceği okula götürmeye karar verdim. Ancak evden çıktığımda o yağmuru görünce neredeyse yan çiziyordum ama kuzum ağlak yaptı, kıyamadım :)
Önce oğluşumu 8,30 da başlayacak dersi için Kartalda buluna dershanesine bırakıp Pendik Merkez'e geçtim. Oradan okulun bulunduğu Pendik'in arka kısımlarında manzarası pek hoş (!) bir tepecik'e çıkıp okulun yerini buldum. Bu sırada E5'i kullanarak Kadıköy'den Pendik'e doğru gelen kuzu durak durak ineceği yere yaklaştığının raporunu veriyor bana :) Okulu yerine bir çarpı koyup o tepecikten inerek Kuzum'u karşılamak için yeniden Pendik Köprüye geldim.

Bu sefer ıslak kuzuyu da alarak tekrar okul'a gelip sınav saatini beklemeye koyulduk.

Saat 10:30'da kuzuyu okulunda bırakıp yeniden Pendik merkez'e indim. Çünkü o gün cumartesiydi ve hatunların taa İzmitlerden, Gebzelerden araba tutup ucuz alışveriş için geldikleri pazar bugün kuruluyordu. Ufak çaplı bir ön turlama ve mini bir alışverişten sonra kendimi Kartal'a attım. Dershanede bir çay molası verip kurt gibi acıkan miğdemi bastırdıktan sonra oğluşu da alıp yeniden Pendik yolları... :)

Bu arada kuzu sınavdan çıkmış bizi bekliyordu. Önce bir güzel karnımızı doyurduk, tam çay faslına geçmiştik ki Aysultan'ım aradı. Ahh sağolsun hediye seçiminden sürprizimin sürprizi olmasına varana kadar öyle çok yardımcım oldu ki hakkını ödeyemem :)

Volkanı alt kata gönderip önceden siparişini verdiğim pastayla birlikte ablasını da yukarı getirmesini istedim. Aslında aklımdaki organizasyon balonlar ve çiçeklerle çok daha güzel planlanmıştı ama yoğun açlık ve yağmur sebebiyle alelacele sığındığımız mekan planlarım için iyi bir seçim değilmiş :/ Birdahaki sefere inşallah :)

Pasta faslından sonra kuzuma verdiğim sözü tutmak üzere kendimizi pazar'a attık. Düşündüm de ben cumartesi günü her yolu iki defa gidip gelmişim yahu yazık bana :P
Ayaklarımızın sızısına aldırmadan pazarı bir uçtan diğer uca gezdik.

Tezgahta gördüğü bir eşarpta gözü kalıp kendini yeniden pazar'a atmak isteyen kuzum'a ayak uyduramayacağımız için Aysultanla kendimizi en yakın dinlenme alanına attık :) Biz çaylarımızı yarılayana kadar müstakbel nişanlısına (:P)eşlik eden oğluşumla Papatya'm da geldiler.
Bir süredir merak ettiği SOLOTEST'e kavuşan paşa'm eve gitmeyi bekleyemediğinden oracıkta bir tur oynamak zorunda kaldım :)

Aysultanım "uzun zamandır tren yolculuğu yapmadım, hadi terene binelim" dedi. Benim yolum hepi topu 2 durak ama olsun, bu nostalji fırsatı kaçar mı?

Biletlerimizi alıp istasyona geçtikten sonra ilk trenin yirmi dakika sonra geleceğini öğrendik. Bu arada Oğluşumun her gezmeye çıktığımızda mutlaka aldığı, vazgeçilmezi Keçiboynuzunu (Harnup) meğer Papatyam da severmiş :) Ahh ben o yüzleri kapatmak zorunda kalmayacaktım ki siz Papatyamla Volkanın yarışına o keçiboynuzlarını yiyişini ve Aysultan'ın onlara bakışını görecektiniz :))
Neyse efendim bi yirmi dakika kadar bekledik ve kendimizi gelen ilk trene attık atmasına ama bu işte bir terslik var :) Yanlış yöne giden trene binmişiz :P Bir durak sonra inip diğer istikamete geçerken kendi şaşkınlığımıza gülüyorduk :)
O güzel günü 3 durak sonra bu güzel kızlardan ayrılıp eve kendimizi resmen atarak sonlandırdık. Öylesine yorulmuştum ki asla gündüz uykusu uyumayan ben, melek kızımın çizgifilm izlerken sızmasını fırsat bilip bir saat derin bir uykudan sonra kendime gelebildim :)
E tabii bütün hafta evde olmamanın üzerine cumartesi gününü de dışarıda geçirince pazar günü temizlik + çamaşır +ütü günü ilan edilir ve tüm ev pırıl pırıl parlatılır :))
Ama şu bir gerçek ki İYİKİ ANNEM VAR. RABBİM O'NA SAĞLIK VERSİN, BENİM DE BAŞIMDAN EKSİK ETMESİN İNŞALLAH :)



NOT : Şurada bir ilan var tarafımdan verilmiş :) Belki ilginenleriniz olabilir, araya sıkıştırayım dedim :P

11 Şubat 2010 Perşembe

...

BELİRSİZLİKLERDEN NEFRET ETTİĞİMİ SÖYLEMİŞMİYDİ?

8 Şubat 2010 Pazartesi

HASTAYIM/Z HASTA, ÇORBAM/IZ TASTA...

Küçük meleğim çarşamba gecesi yüksek ateşle uyanınca zaten abinin 2,5 yaşında soğuk havale geçirmesi ile üzerime yapışan korku hali bir kez daha tetiklendi :/

Çok şükür sabaha kadar ateşinden eser kalmayıp keyifli de görününce annemin de benim evimde kalmasını kar bilerek işe geldim. Akşamı kırkbin telefonla zor edip her seferinde keyifli sesini duyarak çalıştıktan sonra tam servisteyken annemden gelen telefon herşeyi alt üst etti :/

Kaldera'nın öksürüğü de ateşi de yükseldi diyordu annem telefonda. O dakikadan sonra yolun nasıl geçtiğini inanın şu an bile düşündükçe hatırlayamıyorum :( Hemen meleğimi acile götürdük, bronşit başlangıcı teşhisi ile müşahade altına aldılar. Tam kan tahlili, akciğer filmi, 20 dk. aralıkla iki defa hava verilmesi (bunun başka bir adı varmı?) derken perişan oldu yavrum.




Allahtan çantamdan defter ve kalemimi eksik etmem. Biraz uzun süren yolculuklarda, beklememiz gereken herhangi bir ortamda kızımı en iyi oyalayan ikilidir zira kendileri. Biraz fotoğraf makinesi ile oyalanma, biraz yazı-çizim derken müşahade zamanını tamamlayıp evimize döndük çok şükür ama bebeğim iğnenin acısını hala atlatamamış, sürekli iğnemizi yapan doktora söyleniyordu.

Tek tek annaneye, abiye, babaya şikayetlerini sıraladıktan sonra ilaçların da etkisiyle olacak sabaha kadar sorunsuz uyudu. O helde bırakıp gelmeyi göze alamadığımdan cuma günü izin alıp tüm günü evde kızımla geçirdim. Çok şükür hastalığından eser kalmadı, sadece gittikçe azalan bir öksürük vardı. Hafta sonunu bol bol alışveriş ve dinlenme ile geçirdikten sonra pazartesi günü işe gelip akşam erken çıkarak oğluşu ve kızkardeşimi diş hekimine götürdüm. Volkanın sorunu üstten düşmeyen süt dişlerin ana dişlerin çıkışını engellemesi ve diş kanallarının dar olmasıymış. Kızkardeşin ise bakımını yapmadığı 2 dişte çürük :/

Kendim dişçiden ölesiye korkan biri olarak, her ikisinin muayenesi ve çekimleri sırasında nasıl o hastalıktan titreyen dizlerimin üzerine çökmedim hala kendime şaşıyorum. Volkanın 2 süt dişinden kurtulması, kızkardeşin de üç parça haline gelen çürük dişten kurtulmasının ardından dokuz gün sonraya randevu alarak hastaneden ayrıldığımızda benim de artık tüm dermanım kesilmişti. Tüm gece çorba, ilaç, C vitamini takviyesi, bol bol ter, duş derken bu sabah yine işteyim. Ama sanırım bu masada oturan sadece bedenim :/
Zira ruhum çoktaan beni terk etmiş :(

Bunca lafın kısası hastayım arkadaşlar hem de pek fena, ev ise revizden farksız :/

Acil şifa diliyorum evimin ahalisine ve tüm hastalara...

4 Şubat 2010 Perşembe

ORADAN, BURADAN VE ŞURADAN

Bu sene şöyle doyasıya çıkıp karda oynayamadım ya yanarım ona yanarım :)

Okuduğum bir blogda ! ( ah ben bu unutkanlığımı ne edem, nerelere atam :/ )"shelax" silikon tabanlıkları gördüm ve hemen Selma Hanım'a gün içinde 12 saat ayakkabı içinde kalan ve akşam sızısında uyumakta güçlük çektiğim ayacıklarım için ürünlerinden sipariş vermek istediğimi, fiyat konusunda bilgilendirme istediğimi ilettim.
Ben yazılı bir cevap beklerken Selma Hanım'ın eşi Hakan Bey ofisime geldi. Bir çay içimlik sohbetten sonra şu fotoğrafta gördüğünüz tüm ürünleri de bana bırakarak gitti. Ben arkasından hala şaşkınlığımı gidermeye çalışıyordum :)
Sık sık postlarımda bahsettiğim iş arkadaşım olarak tanıdığım ama zamanla iş arkadaşlığından da öte arkadaşım olan B. 'nin ayağındaki kemik problemi bu ürünleri araştırmamdaki en büyük sebepti. Hakan Bey'in hemen ardından tüm ürünleri alıp B.'nin yanına gittim ve onun için uygun olduğunu düşündüğüm ürünü kendisine hediye ettim. (İnşallah faydası olur)
Benim kullanmayacağım bir kaç ürünü daha ofisteki arkadaşlarıma hediye ettikten sonra kuş gibi hafifledim :))
Tabii hepsini çevrelerindeki herkesi de haberdar etmekle görevlendirdim :)
Bir kez de buradan Semra Hn ve eşi Hakan bey'e çok çok teşekkür ediyor, hayırlı ve bol kazançlar diliyorum.
DETAYLI BİLGİ İÇİN BURADAN BUYRUN...

Oğluşa İngilizce sözlük almak için ilknokta.com'a bakarken Liseden bu yana tüm kitaplarını okuduğum İPEK ONGUN / BİR GENÇ KIZ YETİŞİYOR serisinin son kitabı olan YA SEN OLMASAYDIN'ın da çıktığını görünce hemen sipariş verdim.

Şu an elimde 1979 basımı bir KERİME NADİR romanı olan BİR ÇATI ALTINDA var ve bitirmek için can atıyorum. Hemen YA SEN OLMASAYDIN' a başlamam gerek çünkü :) Zaten yazarın yazmasını beklemek ayrı bir dert bir de aldıktan sonra elimde beklemesine dayanamam :)

Ahhh bu ciciler öylesine güzel, öylesine değerli ki benim için.
Canım, her şeyime yetişen arkadaşım, sanal arkadaşlıkların en canlılarından, en vazgeçilmezlerinden, reel'e dökülmek için en can atılanlarından biri SÜPÜRGELİ CADIM, her telefon açışımda, "ben bunu da istiyorum, ben şunu da istiyorum, o fotoğraftakinden bana da diksene" diye diye sipariş ettiğim onca şeyi hastalıktan kalkar kalkmaz benim için toparlamış ve dün kargoya vermişti. Ben yerimde duramazken sağolsun PTT kargo bugün sağ salim getirdi paketimi.
İçinde neler yok ki :)
* Meleğime kürk yelek ve yeleğin astarı ile aynı kumaştan bir etek,
* Bana süper ötesi bir Clutch çanta,
* Omuzları sezonun son modası o kendinden pilili tişörtlerden,
* Uzun zamandır sayıkladığım Obi kemer,
* Kumaşını alıp gönderdiğim ve kendisi ile takım giymek istediğim için ikitane gömlek dikmesini istediğim o şık kumaştan dikilmiş boyundan bağlı kolsuz gömlek :)
Şimdilik sadece toplu fotoğraflarını koydum belki pek anlaşılmıyor ama en kısa zamanda tek tek giyip fotoğraflayacağıma söz veriyorum.
SÜPÜRGELİM, CANSIN SEN CAN :))

2 Şubat 2010 Salı

HAFTA SONLARINDAN


Bu aralar bizim evde bir oynama furyası var, minik cadı'm kapı gıcırtısına, tencere tıkırtısına oynar durumda ama Allah sonumuzu hayr eylesin :)

Küçük fotoğraflar ise karlı haftasonundan. Kuru üzüm ve kayısı atıştırak ders çalıştığını sanan ciddi melek :)

Ve aynı gün, masanın diğer ucu .

Grafiti çalışmalarını geliştirmeye çabalayan Büyük melek :)

Bu fotoğraflar da geçtiğimiz pazar gününden.
Güzel arkadaşım Mutlu Çocuklar'ın maharetli annesi Ayşe'm sağolsun şu güzel kurabiyeleri yazdığında hafta sonu için meleklerime iyi bir eğlence çıkacağını tahmin etmiştim :)
Takıldığım yerde Ayşemden canlı bağlantı ile destek de alarak kuzuların önüne iki tepsi kurabiye ve glazürleri de bırakıp mutfağı terk ettim :)
Ne kadar çok eğlendikleri kahkahalarından belli oluyordu.

Pazar günü öğleden sonra oğluşu 3 dönem gideceği dershaneye yazdırmak üzere birlikte yola çıktık. Havanın da güzel olmasını fırsat bilerek gideceğimiz yere yürümeyi tercih ettik. Yolu yarılamıştık ki oğluş yerde bu güzelliği fark etti. Sanırım kanadındaki yaradan olsa gerek uçamıyordu :( Yol ortasında öylesine çaresiz ve savunmasız duruyordu ki dayanamadık ve elime aldım. Onu bırakabileceğimiz en uygun yerin bir park'ın ucundaki bol yeşillikli olduğunu düşündük.
Büyük meleğim eğitim hayatına hafta sonları dershane maratonunu da eklemiş bulunmakta, hayırlısı olsun bakalım...

1 Şubat 2010 Pazartesi

BUNLARI BEĞENDİM

* EJDER KAPANI

Beğendim az gelir, bayıldım. Sıkıysa Yakala'dan (Catch Me İf You Can) sonra izlediğim en güzel kafa yoran/merak uyandıran filmdi. Türk yapımı olması ayrıca gurur vericiydi.

Konusunu dahi okumadan Uğur Yücel & Kenan İmirzalıoğlu ikilisinin varlığına güvenerek gitmiştim ki konusu ve bazı sahnelerin benim bünyeme zarar acılıkta olmasına karşın keyifle izledim.

* ÖZGÜR AKKUŞ - ÖZGÜRÜM Albümü


Büyük keyifle dinledim, dinliyorum. Tüm albümü baştan sona severek dinlemişliğim çok nadirdir benim. O nedenle, sanatcı yada Albüm adı vermem şarkı önemlidir benim için, dinlediğim o'dur çünkü.

* PÜSKÜLLÜ BOOTİLER





Henüz benim değiller, GG'de kapışıyoruz :)) Ama çoook istiyorum yaaa :P